Caner Alper & Mehmet Binay ikilisi, 2011 yılında çektikleri Zenne filmiyle dikkatleri üzerlerinde toplamışlardı. Şanlıurfalı tutucu bir ailenin eşcinsel oğlu olan Ahmet Yıldız’ın babası tarafından öldürülmesi, Türkiye gündemine ilk eşcinsel töre cinayeti olarak girmişti. Ahmet Yıldız’ın hikayesini Zenne filmiyle sinemanın gündemine taşıyan ikili, cesur tavırlarıyla takdir toplarken filmin işlenişindeki anlam parçalanmaları sebebiyle eleştirilmişlerdi. Toplumun geneline yayılmış olan homofobinin aile ölçeğinde anlatılması başat konuyken, cinsel kimlik/cinsel yönelim, nefret cinayetleri, aile kavramı, zorunlu askerlik ve Güneydoğu sendromu yan temalar olarak Zenne’nin bünyesinde bulunuyordu.
İlk defa !f İstanbul kapsamında izleyiciyle buluşan Çekmeceler, tıpkı Zenne gibi gerçek bir hikayeden yola çıkılarak yapılmış bir film. Kadın cinselliği üzerinden erkek egemen toplumu ve erkekliğin iktidarını sorguluyor. Bu yapının, kadını ve kadın cinselliğini baskılaması, onu tahakkümü altına alarak biçimlendirmeye çalışması masaya yatırılan bir mesele.
Filmin ana karakteri Deniz, 32 yaşında genç bir kadındır ve yaş gününde kanlar içinde hastaneye kaldırılır. Deniz’in o hale nasıl geldiği bir gizemdir. Bu andan itibaren geriye gidişler ve dönüşlerle ilerleyen film, Deniz’in çocukluğundan genç kadınlığına kadar ağırlıklı olarak cinsellik merkezli hikayesini anlatmaya başlar. Üçlü epizodik anlatı yapısına sahip film hikayesi, Kilitler-Çekmeceler-Anahtarlar başlıkları altında birbiriyle bağlantılı olarak anlatılır. Tiyatrocu bir ailenin tek kızı olan Deniz, çocukluğundan itibaren baskın bir karakter olan babası Ayhan’ın etkisi altında büyür. Güçlü bir karakter olan Ayhan, hem sahnede hem gerçek hayatta “kralı” oynar, öyle ki lakabı da “Kral”dır. Kralın kızı olmaksa Deniz açısından kolay taşınacak bir yük değildir, “kral” tarafından hem fiziksel hem duygusal şiddetle ha bire bastırılan Deniz, giderek derinleşecek olan travmalar evrenine doğru savrulmaya başlar. Bu süreçte baba otoritesine boyun eğerek sessiz kalan anne Saadet, “her şeyin bir oyun” olduğunu Deniz’e öğütleyerek onu daha savunmasız bırakır. Bu durum, gerçek çatışmayı daha belirgin kılar; filmin başından sonuna Deniz ve Ayhan arasındaki güç mücadelesi göze çarpar. Erkekliğin yanılsamalı iktidarını ve ataerkiliyeti kendinde toplayan Ayhan, kadın cinselliğinin temsilcisi olan Deniz’in karşısında durur hep. Ayhan ve Deniz arasındaki çatışmanın bir çözüme kavuştuğu sonlara doğru erkek iktidarını aslında ne kadar tutarsız ve iktidarsız olduğu gün yüzüne çıkar. Esasında erkeklerin kendisi de aynı yapıların birer mağdurudur.
Bu baskılanma hali ve gerçek sevgiden yoksun kendini ifade edemeyiş, Deniz’in ilerleyen yıllarında sağlıklı bir kadın kimliği kuramayışına, giderek nemfomaniye dönüşen bir sapkınlığa yol açıyor. Bu vaziyet en nihayetinde bir hastane odasında son buluyor ve iyileşme evresine geçiyor. Burada film, “çekmeceler”ini açıyor ve hikaye gelişme evrenine giriyor, doktorunun sözleriyle Deniz’deki patolojinin teşhisi konuyor. Sadece iktidar sembolü baba Ayhan değil bu durumu ortaya çıkaran, Deniz’in hayatına giren erkeklerin hepsi onu bir şekilde örseliyor ya da istismar ediyor; erkekliğin hastalıklı halleri gözler önüne seriliyor. Anahtarlar bölümüyle bir çözüme ulaşan film, Deniz’i tedavi sonrası sürecinde belirsiz ama iyimser bir başlangıca bırakıyor.
Çekmeceler, Zenne’ye oranla daha konsantre ve sinema dili olgun bir film. Hikayesi ilkine oranla daha derli toplu anlatılıyor. Toplumdaki kemikleşmiş sorunlu yapılara cesur yaklaşımıyla Zenne’yle benzeşiyor. Yan temalar bu filmde de var ancak, ana hikayenin akışını bozmuyorlar. Bunlara rağmen filmin kusurlu yanlarını atlamamak gerekiyor, Binay&Alper ikilisinin anlatı dillerinin çözüm bekleyen naif yanları bulunuyor.
» Çekmeceler film sayfası |