Doğal olana yönelmenin tavan yaptığı, organik beslenmeden tutun da organik ipliklerle üretilmiş kıyafetlere varan bir “organik” çılgınlığı her yanımızı sarmış durumda. Oyunculuğun da doğal olanı, doğaçlamanın hakkı verildiği zaman kitabına uydurmaktan çok daha başarılı sonuçlar verdiği ise aşikar. Peki doğaçlamanın oyuncu olmayan kişilere koçluk yapılması suretiyle perdeye yansıması? İşte bu tadından yenmeyen bir olgu... Gösterime çıktığı yıl Türkiye’nin Oscar adayı olacak kadar büyük ilgi gören, güzel gişe yapan Dondurmam Gaymak’ın yönetmeni Yüksel Aksu’nun yeni “muhabbeti” Entelköy Efeköy’e Karşı bize Ege’nin sıcacık insanları ile şehirli insanların çatışmasını anlatıyor. Olay örgüsüne bakıldığı zaman aşk, entrika, komedi ne ararsanız filmde mevcut…
Yüksel Aksu hikayesini öyle bir kurgulayıp anlatmış ki filmi izlerken sıkılmaya fırsat bulamadan bitiş jeneriğine geliyorsunuz. Filmin tek artısı bu değil tabii. Oyuncu seçiminde özellikle Şahin Irmak son derece doğru bir karar olmuş. BKM tecrübesinin etkisi midir bilemiyorum ama perdede Şahin Irmak personasını değil Muhtar Ali’yi görüyorsunuz sadece. Hatta oyuncuyu tanımayan birine çok rahat filmin çekildiği yöre köylülerinden biri diyerek inandırabilirsiniz. Filmin ana ekseninde köye yapılması öngörülen termik santrale karşı duruş sebepli çevreci bir mesaj var aslında ama ben filmin temelinde Muhtar Ali ve aktivist Entelköy sakini Katrin’in aşkı varmış gibi bir okumayı da çok rahat yapabiliyorum. Birbirinden bu kadar farklı başlıklardaki iki konuyu filmini epizodlara bölerek, araya bizzat kendisi de girerek anlatan Yüksel Aksu’nun yönetmen olarak tercihinin başarılı sonucu. Köylülere oyuncu koçluğu yapan Memet Ali Alabora’nın başarısını yadsımak ise imkansız. Muhtar yardımcısı karakteri ise belki de “doğal” oyuncular içinde en fazla öne çıkanı. Öyle bir replikler dökülüyor ki ağzından benim diyen oyuncuya taş çıkartan bir performans sergiliyor.
Filmin çevreci mesajının güçlü olmasının seti ziyaret amaçlı filmin çekildiği yere giden Claudia Roth’un da kısa bir rolle beyazperde de gözükmesine vesile olmuş. Köylülerin bir çevre felaketine yol açacak olmasına rağmen şehirlileşme çabasına karşı şehirli entellerin her şeyi geride bırakıp doğaya dönme çabası sakin yaşamayı hayal eden insanların imrenerek izleyeceği bir film çıkartıyor ortaya. Tabii ki abartılı yanları da mevcut… Entelköy sakinlerinin elde ettikleri gelirle inşa ettikleri köyleri filmin tek sırıtan kısmı. Film hakkında şöyle genel bir düşününce aslında kötü yönlerin (oyunculuklar dahil) hemen hepsi Entelköy tarafında. Bir de çağdaş yaşamın vazgeçilmezi olan elektriğe de karşı duruş var iken köy konseri sekasındaki kallavi sahne ve ışık düzeni Entelköy halkına hiç yakışmayan bir hareket olmuş. Bunların dışında her şeye rağmen birlik ve beraberlik mesajı da esprili olduğu kadar başarılı bir şekilde yedirilmiş senaryoya. Bu birlik ve beraberlik üzerinden köylüye doğru yolu gösterme çabası Entelköy halkının hanesindeki nadir artılardan biri. Hoşgörünün en çok ihtiyaç duyulan bir düşünce tarzı olduğu günümüz koşulları göz önüne alnınınca. Nejat Yavaşoğulları’nın ağzından dökülen repliklerle bu iyice vurgu yapılan bir durum. Film kadar filmin tanıtım malzemelerinin çok eğlenceli olduğunu belirtmeliyim. Özenle hazırlanmış Depik Post ve Yüksel Aksu’ya dair espriler ile filmde yer alan kişilerin neden bu filmde oynadıkları, aslında oynamadıkları sadece buna mecbur bırakılmaları gibi sayısı hayli fazla keyifli unsur var…
Bu konuda filmin tanıtımını üstlenen ve Depik Post’un fikir sahibini tebrik etmek lazım. Yukarıda saydıklarımın bütününe bakınca son tahlilde izlemesi son derece zevkli, ortalamanın üstünde başarılı bir film Entelköy Efeköy’e Karşı. Hem fazla kafa yormadan ister yorgun geçen bir gün ister tüm bir haftanın ardından sakin bir Pazar günü için ideal tercih olacak kadar da iddialı üstelik. » Entelköy Efeköy'e Karşı film sayfası |