|
Bu sayfada yeralan verilerin tamamı özgün içeriktir. Antrakt Sinema’dan izin almadan tamamı ya da parçası kopyalanamaz, kullanılamaz. |
|
Odak noktası
|
|
Bir işe başlamadan evvel hareket noktası önemlidir. Nasıl bir yol izleneceğinden varılmak istenen sonuca kadar ince ince hesaplamak gerekir. Bazen karşımıza çıkan engeller sebepli birkaç küçük rötuş yapılarak devam eder ve istediğimiz sonucun bizzat kendisine olamasa bile en yakın haliyle çıktığımız yolu bitirmek isteriz. Zenne’nin yönetmenleri de belli ki iyi niyetle yola çıkmış iki isim; M. Caner Alper ve Mehmet Binay. Filmin tasarımı aslında belgesel türünde iken Ahmet Yıldız’ın ölümüyle uzun metraj filme dönüşen proje uzun bir zaman dilimine yayılarak hayata geçirilmiş.
Temel film bütünlüğünden yoksun bir yapım olmuş Zenne ilk bakışta. Anlattığı küçük hikayelerin birbirine bağlanması konusunda bazı sıkıntıları var. Dans sahnelerinin koreografisi tamam ama filme hizmet eden asıl dans sekansı Zenne ve Ahmet karakterinin birlikte sahneye çıktığı, “Ben buyum” izahının getirdiği rahatlıkla dans ettikleri sahne olmuş. Bu parçalı yapı Zenne’yi kötü film sınıfına sokmuyor tabii. Çok karakterli hikayelerin sıkıntısı Zenne söz konusu olunca da geçerliliğini yitirmiyor. Yan karakterler bir parça daha anlatılabilseymiş şık olurmuş. Bu türlü bir uzun anlatım tekniği de Paul Thomas Anderson filmi standart uzunluğu 135-140 dakika süresine çekecekti Zenne’yi. Konu itibariyle baştan 1-0 yenik başlayan (kastım tamamen önyargı ve ötekileştirmedir) Zenne ele aldığı gerçekliği anlatırken hiçbir şekilde ajite eden bir anlatıma sahip değil. Tam tersine bir çok kişinin haberdar dahi olmadığı bazı gerçeklikleri (askerlik şubesinde geçen sahneler) olduğu gibi anlatıp ne filmin asıl karakterleri ne de konunun muhatabı kurumu olduğundan farklı göstermeyerek anlatması bu savımı en çok destekleyen unsur. Oyuncu seçimi özellikle anne karakterleri çok başarılı olmuş. Rüçhan Çalışkur’a karşı içimizde geliştirdiğimiz nefret veya Tilbe Saran ya da Esme Madra’ya duyduğumuz sempatinin özünde yatan sebep de bu. Adını tam koyamadığım bir sebepten ötürü Jale Arıkan tarafından ete kemiğe bürünen teyze karakteri benim kadın rolleri içinde asıl favorim.
Sanat yönetimi, müzikleri, kostümleri ile eksik sayılabilecek açıklarını kapatan Zenne, anlatım ve konu ikileminde değerlendirildiği zaman, çok fazla tuzağa sahip konusu itibariyle son radde de cesur, alkışı hak eden bir yapım. Filmdeki yabancı karakter aracılığıyla da Batı – Doğu ve dünyanın batısından bakınca doğu nasıl gözüküyor, nasıl görülemiyor ve algılanamıyor metaforunu da ziyadesiyle başarılı kullanmış zira her şey Batı’nın olgun ve anlayışlı demenin doğru olmadığı altında daha çok “Senin hayatın, istediğin gibi yaşa” umarsızlığının yattığı tavrının Doğu’da çok geçerli olmadığı ve bu düşünceden feyz alınarak yapılacak bir hareketin nelere sebep olacağının da cevabını veriyor izleyiciye. Her bünyeye göre olmadığı aşikar olan bu yapım geçtiğimiz 13 Ocak Cuma günü vizyon yüzü gördü. Globalde çok ses getiren ve tartışma yaratan Brokeback Dağı ile Zenne karşılaştırmasının düşülecek en büyük yanlışlık olduğunu da belirtmem gerek. Brokeback Dağı’nın bilinen en maskülen erkekler, kovboylar üzerinden ele aldığı hikayesi Zenne’ye oranla daha çok kazanç, sansasyon üzerine odaklı iken Zenne insani yönünün ağır basması sebepli daha samimi ve içten ve hepsinin üstünde hesapsız bir film.
Pazarlanması da zorlu olan bir yapım olan Zenne, her yerde karşımıza çıkan billboard afişleri veya reklam panoları yerine sosyal medya üzerinden son derece başarılı bir pazarlama ile görücüye çıktı. Yakın zamandaki Musallat 2’nin insanı bıktıran “Nereye kafamı çevirsem” düşüncesinden farklı ve bana göre son derece makul bir şekilde üstelik. » Zenne film sayfası |
|
|
|
Ana Sayfa | Film Arşivi | Gelecek Program | Haberler | Gişe Raporu |
Köşe Yazıları
Mesafeli Satış Sözleşmesi | Teslimat ve İade Şartları | Gizlilik Politikası
© Antrakt Sinema Gazetesi | Tüm Hakları Saklıdır
|