|
(Bu yazı yazarın imzasıyla Antrakt Sinema Gazetesi'nin 8-14 Mart 2013 tarihli birinci sayısında yayımlanmıştır.)
Bir yıl daha geride kaldı. Ama nasıl bir yıldı o öyle: Hunger Games, Avengers, Men in Black 3, Prometheus, Amazing Spider-man, Dark Knight Rises, Dredd, Looper, Cloud Atlas ve The Hobbit üçlemesinin ilki birbirini izledi. John Carter, Battleship ve Total Recall gibi görselliği kuvvetli ama hikayesi zayıf bazı örnekler araya karışmış da olsa, genel olarak bilim kurgu/fantazi filmleri açısından rekoltesi yüksek bir yıldı.
2013’de ise, 2012’ye doyamayanları ve bu genre filmlerden hoşlananları yine heyecan dolu bir sezon bekliyor olacak. Oblivion, Iron Man 3, Star Trek: Into Darkness, After Earth, World War Z, Man of Steel, The Prototype, Pacific Rim, Elysium ve Gravity gibi filmler sinemaseverlere nefes aldırmayacak. Senenin sonlarına doğru ise, çok önemli ve ödüllü bir bilim kurgu romanı olan Ender’s Game’in sinema uyarlaması vizyona girecek. Kısacası 2013, 2012’nin üstüne koyacak, sinemaseverler filmden filme koşacak.
Bu filmlerden bazıları daha şimdiden fragmanlarıyla büyük ses getirmeye başladılar bile. After Earth ve Oblivion da, bunlardan sadece ikisi. Gelecekte, harabeye dönmüş bir “Yeryüzü”nde geçen bu iki filmden ilkinde, Will Smith’le gerçek hayattaki oğlu Jaden Smith birlikte oynuyorlar ve post-apokaliptik bir dünyaya düşen bir uzay gemisinden kurtulan ve hayatta kalmaya çalışan baba-oğlu canlandırıyorlar. Oblivion’da ise, Tom Cruise da kendisini yine aynı şekilde kıyamet sonrası çorak bir dünyada buluyor ancak ıssızlığın ve hiçliğin ortasında hiç beklemediği birşeyle karşılaşıyor: Bir kadın.
Bir tutam Robotech, iki kaşık Iron Man ama bolca Godzilla ve Transformers karışımı olan Pacific Rim’de, Guillermo del Toro robotları yönetiyor. Daha doğrusu, o robotların içindekileri, onlar da robotları yönetiyor ama neyse. Sonuçta ikisi de aynı şey değil mi?
District 9’nın yönetmeni Neill Blomkamp, Elysium’da yine distopik bir dünyadaki alt sınıf-üst sınıf çatışmasını işliyor. Burada farklı olan ise, üst sınıfın hakikaten üstte olması! Nasıl mı? Üstte, daha da üstte, en tepede, yukarıda! Evet, işte orada! (Biraz merak her zaman iyidir)
The prototype’da bir askeri üsten kaçan bir yapay askeri izliyoruz, ve hayır, bunun Universal Soldier’la hiç bir ilgisi alakası yok. Star Trek yine J.J. Abrams ile havalanırken, George Clooney ile Sandra Bullock ise uzay boşluğunda mahsur kalıyorlar. Eleştirmenler, Bullock’un bu filmdeki rolüyle kariyerinin en iyi performansını sergilediğini düşünmekteler.
Iron Man 3’de Robert Downey Jr. Ben Kingsley’in oynadığı can düşmanı Mandarin’le karşılaşıyor, World War Z’de Brad Pitt zombilerle ilgili nasıl değişik bir film çekilebilir ki konusunu etüd ediyor. Yalnız bu filmdeki zombiler hakikaten çok süratli koşuyor. Ben bu süratin ve daha da önemlisi zombileşmelerinin aşırı stereoid kullanımından olduğunu düşünme eğilimindeyim ama dur bakalım... Film bir gelsin, nasıl olsa öğreneceğiz.
Senenin en heyecanla, merakla, şüpheyle, sabırsızlıkla beklenen filmi ise hiç kuşkusuz, Man of Steel. Bir Superman reboot’u olan yani hikayenin yeniden tanımlanması ve şekillendirilmesi anlamına gelen yeni çevrimde, başrolü The Tudors’tan hatırladığımız Henry Cavill oynuyor. Cavill’e Russell Crowe, Kevin Costner, Laurence Fishburne ve Diane Lane gibi son derece iyi bir oyuncu kadrosu eşlik ediyor. Evet, Man of Steel ile yeni bir Superman doğuyor. Ama maalesef doğarken, kıyafetinin bir kısmını da arkasında bırakıyor. Superman’i yeni kostümüyle ilk defa bu filmde seyrediyor olacağız ama çizgi roman severler bu kostümle çoktan tanıştılar bile. Kimisinin sevdiği kimisinin nefret ettiği bu kostüm, film vizyona girdiğinde, sinemaseverleri de birbirine düşürmeye aday. Kostümü bir tarafa, Man of Steel’in Superman Returns’u takip etmeyecek olması da ben dahil kimileri için büyük hayal kırıklığı. Superman’in “Kal-El karakteri”nin değil de, insani tarafının, zaaflarının, beklentilerinin ve hayal kırıklıklarının çok iyi işlendiği bir önceki filme, aynı yönetmeni Bryan Singer gibi, ben de haksızlık edildiğini düşünüyorum. Bir zamanlar Ang Lee’nin Hulk’ına yapıldığı gibi...
Yine de bizi Man of Steel’li bir yıl bekliyor işte. Yine ayaklarımızın yerden kesileceği ve bulutların arasında süzülmenin keyfine varacağımız uzun bir yıl, nefes kesen bir sezon.
Ve tabii Man of Steel’i seyrettikten sonra, bizi bir büyük heyecan daha bekliyor olacak. Çünkü senenin sonuna doğru da olsa, Ender’s Game vizyona girecek. Evet, bu sezon “süper” bir sezon olacak. |