Nişantaşı’nda Vali Konağı Caddesi’nde yürürken gülümsememize neden olan bir sinema kitabı vardır: Aile Boyu Sinema (Gökhan Akçura)
Sinema tarihimizin efsanevi ailelerinden, 1800’lerin sonlarında Selanik’ten İstanbul’a gelmiş olan, sinema işletmeciliği ve yapımcılığı alanında büyük bir öneme sahip İpekçi Ailesi, 1932 yılında, Nişantaşı Vali Konağı Caddesi’nde, I. Dünya Savaşı zamanında Almanlar tarafından yapılan ekmek fabrikasını kiralarlar ve İpek Film Stüdyosu’nu açarlar. İpek Film Stüdyosu’nda 8 Temmuz 1933 tarihinde Türkçe dublaj yapılmaya başlanır. Bu stüdyonun ilk dublaj yönetmeni Nazım Hikmet’tir.
İpekçiler, MGM, Fox ve Colombia’nın Türkiye temsilciliklerini de yaparlar. Stüdyonun müdürü Osman İpekçi’nin kızı İnci İpekçi, ilerleyen yıllarda Bursa Cezaevi’nde Nazım Hikmet’i ziyarete gider. Nazım ona şöyle der: “Bana meyhaneleri anlat… Balıkları anlat… Boğaz’daki balıkları anlat…”
İlerleyen yıllarda, dublaj yönetmenliği görevini Nazım Hikmet’in öğrencisi Ferdi Tayfur üstlenir. Tayfur; 1904-1958 yılları arasında yaşamış önemli bir sinema oyuncusu, Türk Sinema Tarihi’nin efsanevi dublaj sanatçısı, 1933 tarihli ilk King Kong filminin, Stan Laurel ve Oliver Hardy’nin dublajlarını yapmış kişidir. Spencer Tracy, Clark Gable, Roman Navaro, Gary Cooper gibi pek çok ismi seslendirmiştir. Amerikan şivesi ile Türkçe konuşan Laurel ile Hardy’i hepimiz hatırlarız. Kızkardeşi Adalet Cimcoz da önemli dublaj sanatçılarımızdandır. 1960-70 yılları arasında Türkan Şoray'ın rol aldığı 120 filmden 48 tanesinde Şoray’ı Cimcoz seslendirmiştir. Dublaj sanatçılığına, King Kong filmi ile başlayan Cimcoz aynı zamanda çevirmen ve yazardır.
Ferdi Tayfur’un eşi Melek Kobra’nın (1915-1939) günlüklerinden oluşan “Hatıratım” (G. Akçura) adlı kitap 2006’da Everest Yayınları’ndan çıktı.
2009’da sinema insanlarının elinden düşürmediği bir kitap daha çıkıyor karşımıza: Nahid Sırrı Örik’in 1946 yılında yayınlanan “Kıskanmak” adlı romanı. Yönetmen Zeki Demirkubuz’un Örik’in romanından aynı adla sinemaya uyarladığı “Kıskanmak”, 2009 yılında gösterime girdikten sonra dikkatleri üzerine çekti. Romanın, Oğlak Yayınları’ndan çıkan üçüncü baskısında, “Tutkunun Negatif Çehresi Üzerine Kanlı Bir Divertimento” adı ile kaleme aldığı önsözde Enis Batur; “Kıskanmak, gövdesi kadar gölgesiyle, kısacası gizilgücüyle de çarpan, akıntısına çeken bir roman. Tutkunun negatif çehresi üzerine kanlı bir divertimento. İnsanın içinde onu bugün, yeniden, derinlemesine bir yazı alanı açarak yazma isteği, olmadı kamera başına geçme isteği uyandırıyor. Bazı romanlar böyledir” diyor. Enis Batur’un bahsettiği kamera başına geçme isteğine Zeki Demirkubuz karşı duramamış gibi görünüyor. Bazı yönetmenler böyledir.
Not: İnternet ansiklopedisi Wikipedia’da Türkiye’de yayımlanmış sinema kitaplarının listesini bulabilirsiniz. |