Bu sayfada yeralan verilerin tamamı özgün içeriktir. Antrakt Sinema’dan izin almadan tamamı ya da parçası kopyalanamaz, kullanılamaz.

 

Hayatın içinde bir zerre

İstanbul Tarlabaşı’nda yıkılmaya yüz tutmuş bir dairede annesi ve engelli kızıyla hayata tutunmaya çalışan Zeynep’in hikâyesini anlatan Zerre, Erdem Tepegöz’ün ilk uzun metraj filmi.

Zeynep, gelişmiş endüstriyel yapılanmanın oluşturduğu toplumsal tabakalaşmada en altta olan milyonlarcasından biridir. İstanbul’un metropol yaşantısında bir toz zerresidir; kırılgan, zayıf, yoksul bir hayatı vardır. Artık bir rant mekanizmasının örtmece ismi olan kentsel dönüşümün pençesindeki harabe binadaki dairesi kiralıktır, kirasını ödeyemediği için organ mafyasıyla işbirliği yapan karanlık tipli ev sahibinin tehdidi altındadır. Çalıştığı merdiven altı tekstil atölyesinden yaka paça atılır. İşsiz, güvencesiz, çaresiz, çıkışsızdır. Dayanışma içinde olduğu tek kişiyse kendisiyle aynı sınıfsal konumda olan Remzi’dir, onun sayesinde lokantadan artan yemekleri evine götürebilmektedir. İşsizliğine çare olarak haftalığı 90 L’dan bir tekstil fabrikasında yatılı olarak çalışmaya razı olur, fareler ve insanlar yan yanadır burada Steinbeck’in romanını anımsatırcasına.

19. yüzyıl ağır sanayi kapitalizmini hatırlatan devasa makinelerle donanmış bu koca fabrikada işçiler, tam da makinelerin dişlileri gibi ufacıktırlar. Fabrika içi işçi ilişkilerine ise tam bir sömürü düzeni hâkimdir, daha imtiyazlı ve paralı işlere geçmenin koşulu işçibaşı ve ustabaşılarla “çok özel diyaloglara” girmekten geçer. Aynı çarkın içine sokulmaya çalışılan Zeynep, işçibaşının cinsel saldırısına maruz kaldığında kendisini zor kurtarır. Bu yozlaşmış ilişkiler, Edward Said’in “ezilenler arasında bile kazananlar ve kaybedenler vardır” sözünü hatırlatır. Fabrikanın patronunun herkesi sömürdüğü işleyişte ustabaşı, işçi başı, kıdemli ve kıdemsiz işçiler arasında ayrı bir hiyerarşi ve sömürü düzeni vardır.

Toplumsal gerçekçi sinemayı hatırlatan filmde yönetmenin, karamsar ama bir o kadar gerçekçi bakış açısı vardır. Burada Yılmaz Güney sinemasını hatırlamamak elde değil, onun Umut’undaki arabacı Cabbar ve ailesi farklı bir zaman-mekân düzleminde yeniden hayat bulmuş gibidir. Durmadan çalışan televizyon ise Zeki Demirkubuz sinemasını çağrıştırır, dibe itilmişlerin hayatında televizyonun birbirinden farklı işlevsellikleri vardır. Zerre’nin farklı yönetmenler ve filmlerle kurduğu bu ilişki, onu daha anlaşılır kılmaktadır. Anlatısında zorlama bir iyimserliğe sevk etmez izleyicisini, mutluluk vaadi de vermez. Bir anda girdiği Zeynep’in hayatından yine bir anda, belirsiz bir yerde çıkar. Filmin sonunda aynı çıkışsızlık ve belirsizlik atmosferi devam eder. 

Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden en iyi ilk film ve en iyi yönetmen ödülleriyle dönen Erdem Tepegöz, ilk filmiyle toplumsal hayata eleştirel bir bakış atarken bunu, karamsarlığın ve gerçekçiliğin hâkim olduğu bir tonda yapar.  

» Zerre film sayfası

Ana Sayfa | Film Arşivi | Gelecek Program | Haberler | Gişe Raporu | Köşe Yazıları

Mesafeli Satış Sözleşmesi | Teslimat ve İade Şartları | Gizlilik Politikası

© Antrakt Sinema Gazetesi | Tüm Hakları Saklıdır