Bu sayfada yeralan verilerin tamamı özgün içeriktir. Antrakt Sinema’dan izin almadan tamamı ya da parçası kopyalanamaz, kullanılamaz.

 

’45 Ruhu (The Spirit of ’45)

Gülhan Düzgün Yazıları

2 Mayıs 2013 Perşembe akşamı açılışı yapılan 8. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali’nin (1-9 Mayıs 2013) açılış filmi; ünlü İngiliz yönetmen Ken Loach’un ’45 Ruhu adlı belgeseli. Buradan yola çıkarak 32. İstanbul Film Festivali’nde izlediğimiz ibretlik belgesel ’45 Ruhu üzerine biraz düşünmek istedik.

Ken Loach, arşiv görüntülerine ağırlık verdiği belgeselinde, dönemi yaşamış kişilerin tanıklıklarına başvurarak ilerliyor. Kesinlikle ‘konuşan kafalar belgeseli’ olma tuzağına düşmüyor. Propaganda yapmayan, slogan atmayan belgesellerden ’45 Ruhu.

II. Dünya Savaşı sonrası İngiltere’sinde İşçi Partisi’nin iktidara gelmesi ile ülkede yaşanan değişimleri anlatan Loach, özellikle kamu sağlığı sisteminin kuruluşuna büyük bir bölüm ayırıyor. 1948 yılında kurulan Ulusal Sağlık Hizmetleri (National Health Service-NHS), tüm İngiltere halkına tamamen ücretsiz bir sağlık hizmeti verilmesini sağlıyor. Bu işin başında dönemin Sağlık Bakanı Aneurin Bevan var.

2012 Londra Olimpiyatları’nın açılış seremonisinde (27 Temmuz 2012) Danny Boyle, NHS Tribute (Ulusal Sağlık Hizmetlerine Saygı) adlı bir bölüm ile tüm dünyaya örnek olarak gösterilen bu sağlık sistemine saygı duruşunda bulunmuştu. Ünlü İngiliz yönetmen Danny Boyle’un dehası ile gösteri büyüleyici bir masalı hatırlatıyordu: Devasa hastane yataklarında yatan çocuklar, yüzlerce hasta yatağı, binlerce hasta çocuk, onlara bakan NHS görevlisi hemşireler, çocukların üzerini örten hasta bakıcılar ve yatakların üzerinde dans eden çocuklar…

Ken Loach’un belgeselde konuştuğu kişiler, II. Dünya Savaşı sonrası bu kadar zengin bir ülkede neden bu kadar fakir bırakıldıklarının yanıtını arıyorlardı. Daha sonra iktidara gelen İşçi Partisi ile İngiltere büyük bir kalkınma yaşamış ve örnek bir sosyal devlet olmuştu. Ulaşım, elektrik ve su idaresi, sağlık hizmetleri kamulaştırılmış, dok işçilerinin çalışma koşulları iyileştirilmiş, sağlık ve sosyal güvenceleri sağlanmış, barınma sorunu giderilmiş, insanlara iki katlı, iki yatak odalı, bahçeli evler verilmiş, yollar yapılmış, her alanda hayat şartları iyileştirilmişti.

Her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi, İngiltere de 1979 yılında Demir Leydi Margeret Thatcer’a çarparak gerilemeye başlıyordu. Sırayla her şey özelleştirildi. Belgeseli izlerken 45. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti olan 1. Turgut Özal Hükümeti’nin de 1983 yılından başlayarak ülkemizde aynı politikaları uyguladığını hatırlıyoruz.

Demir Leydi’nin cenazesinin özelleştirilmesini öneren Loach, en ucuz fiyatı veren cenaze törenini düzenlesin, Thatcher olsa öyle yapardı diyerek herkesi gülümsetmiştir.

Bu dünyadan iyi ki Ken Loach geçiyor… Geçen yıl, Torino Film Festivali'nin kendisine verdiği onur ödülünü reddetti, nedeni ise; Ulusal Sinema Müzesi’nde, işçilerin taşeron şirket aracılığıyla çalıştırılmasını ve güvencesiz düşük ücretle çalışmaya direnen işçilerin işten çıkartılmasını görmezden gelemeyeceğiydi.

Ana Sayfa | Film Arşivi | Gelecek Program | Haberler | Gişe Raporu | Köşe Yazıları

Mesafeli Satış Sözleşmesi | Teslimat ve İade Şartları | Gizlilik Politikası

© Antrakt Sinema Gazetesi | Tüm Hakları Saklıdır