Bu sayfada yeralan verilerin tamamı özgün içeriktir. Antrakt Sinema’dan izin almadan tamamı ya da parçası kopyalanamaz, kullanılamaz.

 

Hayırsız Ada / İstanbul’un Köpekleri

Gülhan Düzgün Yazıları

Hafta başında Sivriada nam-ı diğer Hayırsız Ada’nın kongre, fuar ve turizm merkezi olarak imara açılacağı haberi ile uyandık. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından imar planları onaylanan ada, Yassıada ile birlikte yap-işlet-devret modeliyle ihaleye çıkarılacakmış. Bir ay yürürlükte kalacak imar planı, yürürlüğe girdikten sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ihaleye açılacak ve imar planına getirilen düzenlemelere göre adanın kıyı kesiminde turizm ve kültür tesisleri inşa edilecekmiş.

Bu haber hemen aklımıza Serge Avedikian’ın 15 dakikalık kısa filmi Hayırsız Ada / İstanbul’un Köpekleri’ni (Chienne d'histoire / Barking Island, 2010) getirdi. Bu animasyon, 2010 yılında 63. Cannes Film Festivali’nde kısa film dalında Altın Palmiye’yi (Palme d’Or) kazandı. Film, Fransız akademisyen, araştırmacı ve kültür tarihçisi Catherine Pinguet’in İstanbul’un Köpekleri adlı kitabından esinlenerek çekildi. Filmin senaryosu da yönetmen Avedikian’a ait. Avedikian, 1955 Yerevan Ermenistan doğumlu. 15 yaşına kadar Ermenistan’da daha sonra Fransa’da yaşadı. 1971’de Paris’e giderek tiyatro eğitimi alan Avedikian’ı Aynı Sudan İçtik adlı belgeseliyle tanımıştık. Bu belgeseli, ailesinin kökenlerine doğru bir yolculuk yaparak, Bursa’nın Sölöz Köyü’nde çekmişti.

İstanbul’da yapılan köpek katliamları, o zamanki adıyla “itlaf” 17. yüzyıla dayanıyordu. Hayırsız Ada adlı kısa film, Haziran 1910’da II. Meşrutiyet’in ilanıyla başlayan Batılılaşma hareketleri çerçevesinde İttihat ve Terakki Partisi döneminde Talat Paşa’nın İçişleri Bakanı olarak görev yaptığı, Suphi Bey’in belediye başkanlığı zamanında 30 bin köpeğin, modernleşme programı adı altında sürgün edilmesini anlatıyor. Köpekler, Hayırsız Ada’ya sürgüne gönderilerek, korkunç bir şekilde ölüme terk ediliyorlar. Jön Türkler, bu katliamın gerçekleşmesini isteyen grupta yer alıyor.

Yaptığımız araştırmada köpek katliamının İngilizler yüzünden başladığı bilgisine de ulaşıyoruz. Batının modernleşme ve şehirleşme politikasının dayattığı yaptırımlar, sorgusuz sualsiz kabul edilerek bu katliamların yapılmasına neden olmuştur.

Pierre Loti bu olayı şöyle anlatır: “Bu ülkeye II. Mehmet’in ordularının ardından gelen köpekler, Terakki’yi ve hükümet işlerine Levantenler’in (deniz ticareti yapan Akdeniz ülkelerinden gelip yerleşen Müslüman olmayan azınlık) girişini unutmuşlardır. Dört, beş asırlık sadakatten sonra kimseyi hiçbir zaman ısırmamış olmalarına rağmen katliamların en iğrencine mahkum edildiler. Hiçbir Türk, Hilâl'e uğursuzluk getireceği söylenen bu onur kırıcı görevi üstlenmek istemedi. Bu yüzden serseriler, işsiz güçsüzler ve haydutlar görevlendirildi. Bunlar işlerini demir kıskaçlarla yapıyorlar, zavallı kurbanlarını boyunlarından, ayaklarından ya da kuyruklarından yakalıyorlar ve onları rastgele kan-revan içinde Hayırsız Ada'ya götürecek olan mavnalara atıyorlardı.”

Suphi Bey’den sonra belediye başkanlığı yapan Cemil Topuzlu 80 Yıllık Hatıralarım adlı kitabında utançla anılması gereken bu olayı iftiharla anlatır: “Meşrutiyet’in ilanından sonra, İstanbul'daki köpeklerin büyük bir kısmı toplatılarak Marmara'daki Hayırsız Ada'ya gönderilmişti. Bununla beraber belediye başkanlığına tayinim sırasında 30 bine yakın köpek buldum. Bunları yavaş yavaş imha ettirdim. Süprüntüleri sabahları kapılarının önüne bir çöp kabı içinde koymayıp, sokağa atanların çöplerini tekrar evlerinin içine döktürdüm.”

Hayırsız Ada’ya fuar, kongre merkezi, açık hava müzesi, amfi tiyatro, sergi salonu, marina ve restoran yapılırsa, geceleri acı çeken köpeklerin ulumaları duyulmaz mı?

Ana Sayfa | Film Arşivi | Gelecek Program | Haberler | Gişe Raporu | Köşe Yazıları

Mesafeli Satış Sözleşmesi | Teslimat ve İade Şartları | Gizlilik Politikası

© Antrakt Sinema Gazetesi | Tüm Hakları Saklıdır