Melik Saraçoğlu, Hakkı Kurtuluş ortaklığının son ürünü olan Gözümün Nuru, “sinema virüsü” bedenine girmiş bir sinefil olan Melik Saraçoğlu’nun retina dekolmanı hastalığı sebebiyle verdiği amansız mücadeleyi anlatıyor. Saraçoğlu’nun kendisi ve ailesinin rol aldığı filmde hikâye, yönetmenin göz ameliyatları sonrası kırk günlük sancılı ve depresif iyileşme evresini ele alıyor. Hayatta en büyük tutkusu film çekmek olan Saraçoğlu, tam da Lyon’daki sinema eğitimi devam ederken hastalığı nüksediyor ve görme duyusunu tamamen kaybetme riskiyle karşı karşıya kalıyor. Bu trajik durum karşısında büyük bir korkuya kapılmasına rağmen pes etmiyor ve inatla hayata tutunmaya çalışıyor ancak bu süreç hiç de kolay olmuyor.
Filmin baştan sona en dikkat çeken öğeleri, takındığı amatör tavrı ve kolaylıkla melodrama yontulabilecek bir durumu kara mizaha tahvil edebilmesi. Saraçoğlu, profesyonel oyuncular yerine ailesiyle kamera karşısına geçiyor ve samimi bir üslupla kişisel öyküsünü aktarıyor, ticari kaygılardan uzak, yer yer belge filme kayan üslup kullanıyor. Yol arkadaşı Hakkı Kurtulmuş’la sinema eğitimi almış olmanın birikimiyle çeşitli biçimsel denemelere girişiyor; kimi zaman Eisensteinvari bindirmelerle duygu durumları aktarıyor, kimi zamansa Brechtyen bir tavırla var olan durumlara bizleri yabancılaştırıyor. Lyon’daki sinema eğitiminden bahisle Lumiere kardeşleri yâd ederken, Woody Allen sinemasının kara mizahını ve müzikal kullanımlarını film anlatısının parçası haline getiriyor. Yeşilçam sinemasının melodramları da unutulmuyor bu evrede, görmek/görememek çelişkisinin yaşandığı iyileşme döneminde Yeşilçam’ın klasikleriyle kurulan paralellikler, melodram ajitasyonunu bir anda kara mizaha çeviriyor. Tüm bu parçalar filmi eklektik bir bütün haline getirse de kişisel bir deneyimimin özgün anlatımını bozmuyor, öykünmeden ziyade bir saygı duruşu niteliği taşıyor. Rüya sahnesinde ise yönetmen ikili, sektörel sinemayla ironik bir yüzleşmeye girişiyor, alttan alta sinema alanının nankörlüğüne dem vuruyor.
Büyük dertleri, söyleyecek büyük lafları olmayan bir film Gözümün Nuru, herhangi bir sistem ya da sosyal mesele eleştirisi yapmıyor. Bunun yerine minimal bir düzlemde kişisel bir öyküyü anlatıyor. Yüreği sinema sevdasıyla dolu genç bir sinemacının, göz hastalığıyla giriştiği amansız mücadelesini ve yeniden film çekebilme uğraşısını anlatıyor. Filmin bu samimiyetinin 20. Adana Altın Koza Film Festivali’nde en iyi film de dâhil dört ödülle tescillendiğini belirtmekte fayda var.
» Gözümün Nuru film sayfası |