Kusursuzlar’dan bir ay sonra beyazperdede yine iki kız kardeşin öyküsünü anlatan bir film var: Karlar Ülkesi. Bu seferki kardeşlik öyküsü animasyonla sinemaları kaplıyor ve hikaye Kusursuzlar’ın sıcak iklimli Çeşme’sinin aksine karlarla ve buzlarla örtülü Arendelle Krallığı’nda geçiyor. Ve tabii ki, Karlar Ülkesi, Kusursuzlar gibi bir psikolojik gerilim filmi değil; yine de tam da bu açıdan iki film arasında birçok benzerlik mevcut. Karlar Ülkesi de Kusursuzlar gibi iki kardeşin birbirlerine destek olma ve hayattaki zorluklara karşı yan yana durmayı öğrenme hikayesi. İkisinde de karakterlerinin psikolojileri çok önemli ve hatta her iki filmde de karakterlerin başlarına ne geliyorsa korkularından ve endişelerinden geliyor. (Tabii ki yaşanan tüm korkular ve endişeler için çok geçerli sebepler var.) Bir tarafta çocuk izleyiciye hitap eden bir animasyonla diğer tarafta erişkinlere seslenen bir film arasında bu kadar çok benzerlik olduğunu görmek hem şaşırtıcı hem de eğlenceli.
Karlar Ülkesi güzeller güzeli bir kuzey ülkesindeki iki prenses kız kardeşin hikayesini anlatıyor. Abla Elsa’nın sihirli yetenekleri var, dokunduğu şeyleri buza çevirebiliyor. Anna ise ablasının yaptığı buzdan alanda kaymayı ve oynamayı çok seviyor. Küçük bir kaza sonucu Anna yaralanma tehlikesi atlatınca Elsa panikliyor ve yeteneğini kontrol edememeye başlıyor. Dokunduğu her şeyi buza çevireceği korkusuyla kendini odasına kilitliyor ve bir daha dışarı çıkmıyor. Anna çok üzülse de ablasıyla tekrar çocukluklarındaki gibi bir ilişki kuramıyor. Anne ve babalarını da talihsizlikler sonucu kaybedince Elsa’nın krallığın başına geçmesinin vakti geliyor. Elsa’nın korkularıyla işler sarpa sarıyor ve iki kız kardeş kardeşlik ve sevgi konularında sınanıyorlar.
Karlar Ülkesi, bir yandan korkularımızla kendi hayatımızı nasıl zindana çevirdiğimiz üzerine düşünmemizi sağlarken diğer yandan da sevdiklerimiz için neler yapabileceğimizi bize bir kere daha hatırlatıyor. Kanımca tıpkı Kusursuzlar gibi Karlar Ülkesi de sadece kardeşlik üzerine bir öykü değil, iki kız kardeşin öyküsü, yani iki genç kızın hem kadınlıklarını hem de kendilerini keşfetmelerinin öyküsü. Disney kadın karakterlerine bakışını son dönemlerde epey değiştirdi ve bu değişimiyle takdirimizi topluyor. 2009 yılında sinemalara gelen Prenses ve Kurbağa ( The Princess and the Frog ) ve 2010 yılında gösterime giren Karmakarışık ( Tangled ) kadın karakterlerin, prenslerin ve erkeklerin korumaları olmadan da kendi ayakları üzerinde durabileceklerini anlatan iki filmdi. Karlar Ülkesi de arkadaşlarına katılıyor ve bir kadının erkeği tarafından kurtarılması gerekmediğini, hatta tam tersine kendi yolunu çizerek güçleneceğini ve böylece gerçek aşkı bulabileceğini anlatıyor. Disney animasyonları içsel gücün cinsiyetle ayrılmadığını göstererek bizi mutlu ediyor. Hatta bu yeni nesil Disney kadınları toplum içinde kendi çabalarıyla ve becerileriyle öncül rollerde yer aldıkları için ümidimizi arttırıyor. Prenses ve Kurbağa sayesinde fakir bir aileden gelen genç bir kadın bir gün kendi restoranını açabileceğini düşleyebiliyor. Karlar Ülkesi de gücünü kontrol etmeyi bilen ve korkularını yenebilen bir liderin (kadın ya da erkek) halkını da mutlu edebileceğini, hem özel hem toplumsal hayatında sağlıklı ilişkiler kurabileceğini gösteriyor. Tüm bu özellikleriyle bu başarılı animasyon sadece çocuklara değil, büyüklere de sesleniyor.
Karlar Ülkesi, sadece iki kız kardeşin öyküsünden ibaret değil. Memleket politikaları ve ekonomik sınıf kavramları da diğer karakterlerle gündeme geliyor. Anna’nın yol arkadaşı Kristoff ve onun biricik Ren geyiği Sven öyküye renk katıyorlar. Ayrıca kardan adam Olaf sık sık seyredenleri kahkahaya boğuyor.
Hans Christian Andersen'in “Kar Kraliçesi” adlı masalından uyarlanan Karlar Ülkesi 17 Ocak 2014’te gösterime girdi. Norveç’in doğasından ve mimarisinden esinlenerek hazırlanmış Arendelle Krallığı bizi üç boyutlu bir maceraya davet ediyor.
» Karlar Ülkesi film sayfası |