Bu sayfada yeralan verilerin tamamı özgün içeriktir. Antrakt Sinema’dan izin almadan tamamı ya da parçası kopyalanamaz, kullanılamaz.

 

ÇEVİRİ: Güzellikle anlatılmış, dehşetli hikayeler: 12 Yıllık Esaret’in (12 Years a Slave) Kamera Arkası

(Bu yazı, Bilge Ebiri’nin Vulture’daki yazısından (http://www.vulture.com/2013/11/behind-the-scenes-of-12-years-a-slave.html ) yazarın izniyle Bahar Özkutlu Brody tarafından çevrilmiştir.)

“Storyboard kelimesini dahi doğru telaffuz edemiyorum; Kusmak istiyorum!” Böylesi bir sözün, itinalı görselliği ve özenle çekilmiş uzun sahneli filmleriyle ünlü, 12 Yıllık Esaret’in yönetmeni Steve McQueen'den gelmesi tuhaf görülebilir. Ama ister inanın ister inanmayın, bütün o planlı ve titiz çalışan yönetmenler genellikle o gün sahneyi nasıl ve ne şekilde çekeceğini bilmeden sete gelmeyi severler. "Benim için, her şey lokasyona, aktörlere ve de onları kapsayan her şeye güvenmekten ibarettir" diyor McQueen.

McQueen bu yaklaşımını; 2008’de çektiği bir IRA mensubu hakkındaki ilk uzun metrajlı filmi Açlık’ı (Hunger) ve 2011'de çektiği bir seks bağımlısını anlatan Utanç’ı (Shame) yapmadan önce, kısa filmler çekerek ve enstalasyonlar yaparak oluşturdu. Bu filmler, küçük ve içe dönük filmlerdi. Öte yandan 12 Yıllık Esaret, detaylı bir dönem filmi: Sivil Güney Savaşı öncesi kaçırılarak köle olarak satılan özgür bir Afrikalı-Amerikalı, Solomon Northup’un (Chiwetel Ejiofor) yaşamından esinlenilmiş epik bir film.

McQueen'in bu üç uzun metraj ve bazı artistik kısa video filmlerinde, görsel yönetmen olarak çalışan Sean Bobbitt, bu “sürpriz elementi” sürecin önemli bir etkeni olarak tanımlıyor. “Bütün aktörler sette toplanana kadar, nasıl bir sahne çıkacağını kafanda bildiğini sanırsın, ama her zaman şaşırırsın: Deneme çekimleri set dışında, boş bir odada yapılır, bu yüzden oyuncuların dahi sahnenin nasıl çekileceği hakkında bir fikri yoktur.” Daha sonra, oyuncular sette oynamaya başladıklarında, McQueen ve ekibi sahneleri, çekimleri çabucak kısımlara ayırırlar.

Bu şekilde çalışabilmek filmin çekildiği lokasyonda çok gerçekçi bir dünya yaratmayı gerektirir.  Sanat Yönetmeni Adam Stockhausen (Moonrise Kingdom’ın da sanat yönetmeni) için fotoğrafçılığın henüz gelişmekte olduğu bu dönem (1845-1850) hakkında çok yoğun bir araştırma anlamına geliyor: “Aradığımız dönemin hemen sonrası döneme ait sayısız fotoğraf bulmuştuk” diyerek hatırlıyor. "Bu yüzden, geçmişe ait fikir edinebilmek için aradığımız dönemden 11 yıl sonraki fotoğraflara bakmak zorunda kaldık.” (Ayrıca, yazar John Michael Vlach'ın Büyük Eve Dönüş: Köle Çiftliklerinin Mimarı Yapısı kitabı ve New Orleans çiftlik tarlalarını betimleyen resimleri de incelediler.)  Çiftlik tarlası seti sadece McQueen'in istediği gibi 360 derece çekime müsait olmasının yanında, ayrıca işler durumda görünmesi gerektiğinden bir dönem filmi için büyük bir zorluktu. “Bir gün içinde geçen bir sahne çekiyorsun ve aniden 25 metre ötedeki başka bir binaya gidip, çevresinde çekim yapman gerekiyor, işte bunu yapabilmek için” diyor Stockhausen “İçinde gezinebileceğimiz bir dünya yaratmak zorundaydık.”

Bu yarattığımız dünyanın sesleri de gerçek olmalıydı. “Daha önce hayatımda hiç Louisiana'ya gitmedim” diyor McQueen. “Uçakla, Louisiana üzerinden geçerken kitabın yarısındaydım (12 Yıllık Esaret, Northup'un köleleşmesine dair anı kitabı). Kitabın iç sesi, müziği beni vurmuştu. Ağustos böcekleri bir koro gibiydi. Ağustos böceklerinin sesi -kurbağa, kuş ve sinekler dışında- filmin önemli bir dokusunu oluşturuyordu. Kurgucu Joe Walker çekimi hatırlarken; “Kırk Fracis'i (production sound mixer) çekimlerin sonuna doğru tarlalara gönderdik. Tarlaların çeşitli yerlerine mikrofonlar yerleştirdik, böylece bu böcek sürülerinin seslerini duyabilirdik. Bu sesler, yükselip alçalarak çalan bir orkestra gibiydi” diyor.

“Filmin bu arka plan sesleri, gerçekten de filmin başka bir karakteristik parçası oldu. Başlangıçta Steve ve ben, filmde insanların birbirine vahşice yaptıklarıyla çelişen ağustos böceklerinin seslerini bastırmakla ilgili konuşmalar yaptık” diyor filmin ses tasarımcısı Leslie Shatz. Bir sahneyi sil baştan tekrar çekmek zorunda kaldıklarını da anlatıyor: “Ağustos böcekleri susmuştu, o sahnenin bütün duygusal yoğunluğu değişmişti. Ses, ancak bilinçaltının algılayabildiği bir düzeyde çalışıyor. Seni sarabilir, içine çekip, uyuşturabilir ya da sarsabilir.”

Sadelik ve estetik
McQueen, çekim için hazırlanan sahne çizimleri ya da çekim planlarını sevmezken, film ekibiyle daha geniş kapsamlı tartışmalardan hoşlanır. “Biz sanat, vizyon ve ideoloji, hayal edebileceğiniz her şey hakkında konuşuruz” diyor Bobbitt. “Amerika’daki ırksal ilişkileri ve köleliğin tarihini alaycı, eğlenceli ve grotesk bir şekilde, kara kâğıt siluetleriyle tasvir eden Amerikalı ressam Kara Walker, başlangıçtaki ilk kaynak noktamızdı. Kara Walker'ın çalışmalarında tasvir ettiği öfke, mizah ve dürüstlük, film yapımcıları için önemli referanslardı” diyor Bobbitt.

Her ne kadar Bobbitt ve McQueen, Kara Walker’in stilini bilinçli olarak anımsatmaya kalkışmadılarsa da, Walker'ın eserlerine olan hayranlıkları, onları, çekimlerde karanlık ve siluet kullanmaya teşvik etti. Görüntü yönetmeni, Solomon'un, Washington D.C’de, zincirlenmiş olarak uyandıktan sonra, bir tahta levhayla dövüldüğü ilk sahneye işaret ederek, “Sahnede Solomon'un tepkisini görüyoruz ama gölgede saklanmış olarak. Bu bize kendi hislerimizi onun üzerine yansıtmamızı sağlıyor. Seyirci biraz çerçevenin içindeki görüntüyü aramalı. Bence, seyirci bu şekilde sahneye bağlandığında, bu onların duygusal katılımlarını daha da yükseltiyor.”

Neredeyse tüm sahne, bu tek açıyla tamamlandı. Solomon' u önden çektiğimiz, bu sabit açı sayesinde, sırtına vurulan tahta levhanın, ona ne yaptığını göremiyoruz. Esasında, bu çekim çok daha fazla görsel grafik içerebilirdi. Bu sahnede kan ve yarılmış deri görüntüleri yok. Ve buna rağmen,  bu sahne filmin en şiddet dolu sahnesi. Çünkü izleyici bütün içtenliğiyle Solomon'un inançsızlığını paylaşıyor. “Bu filmdeki ilk şiddet olayıydı” diyor McQueen, “bunu Solomon'un hissettiği gibi hissetmemizi istedim. Çok çabuk ve çok ani”

Yıllar geçtikçe, McQueen, Bobbitt’in kamera becerisine güven sağlamış: 10 yıllık haber kameramanlığı tecrübesi olan Bobbitt, görüntü yönetmeni olarak, uzun, statik çekimlerde rahat olduğu gibi, hareketli, gerçek zaman uyumlu çekimlerde de aynı derecede rahat. Bazen bu rahatlık, onun senaryo dışında gelişen önemli anları da keşfetmesini sağlıyor. Mesela, Solomon'un ailesine kaçırılmış olduğundan bahsettiği mektubu yakmak zorunda kaldığı sahneyi örnek alalım. “Çekimin kendisi aslında tutuşan kâğıtların ışığıyla aydınlanmış Chiwetel’in yüzünden ibaretti” diye anlatıyor Bobbitt. Ama oyuncu yanan mektubu elinden bırakınca, Bobbitt içgüdüsel olarak alevler içindeki mektubu görmek için kamerayı aşağı eğip çekime devam etti. McQueen hemen orada hayran kalmıştı ve filmin en iç titreten sahnesi olarak, bu gecenin karanlığında yanıp uçuşan mektup çekimini filme dâhil etme kararı aldı. Orjinal açısı çok doğru değildi ama bunun ne kadar harika bir sonuç verdiğinin farkına varınca şaşırdık, diyor Bobbitt.

Mektubun içeriğini bilmemizden dolayı, bu gecenin karanlığında yanıp kül olan büyüleyici mektup sahnesi yüreklerimizi burktu. Sadelik ve estetik... 12 Yıllık Esaret 'in tartışma oturumunda Bobbitt'in devamlı bahsettiği, muhtemelen bir kapsülün içinde uyumla bütünleşen, iki kelime oldu: “Köleliğin çirkinliğine inat, bu dünyanın doğal güzelliğini kullanmak istedik.”

Bu yorum kafalarda sorular oluşturdu, bir eleştirmen sordu: “Kölelik hakkındaki bir filmin görsel olarak estetik kaygısı olmalı mıdır ya da olabilir mi?” Goya'yı düşünün diyor McQueen. Kendi döneminin en dehşet dolu olaylarının vahşiliğini,  estetik bir şekilde resmetmişti. Bu estetik, şunu söylemenin bir başka yoluydu: “Bak buna dikkatini çekmek istiyorum.”

Filmin ses tasarımcısı Shatz, insanlar bu film için “izlenmesi çok zor bir film” diyorlar. “Birçok filmde çalıştım, öyle filmler ki insanların kolunun koptuğu, kanların fışkırdığı tarzda filmlerdi, bu yüzden neden özellikle bu filmin izlenmesi zor bir film olarak nitelendirildiğini merak ettim. Sanırım bulduğum cevap şu: Sizi, yani izleyiciyi içine çekiyoruz bu filmle, karşı koyamıyorsunuz. 'Hiç gerçekçi değil, bu yüzden, kendimi filmin içinde hissedemedim’ diyemiyorsunuz.  Bu açıdan ses kayıtlarının yardımcı olduğunu düşünüyorum. Esasında, abartılı bir ses kullanılmadı. Aslında bir ölçüde uyumlu kullanıldı. Bu da sizi filmden uzaklaştırmayı zorlaştırıyor kanımca. Bu yüzden, insanların izlenmesi zor bir film olarak nitelendirmeleri harika. Bu bana bir şeyleri başardığımı hissettiriyor.

Uzun çekimin rahatsız eden gücü
McQueen’in kafasında kurguladığı önemli bir bölüm vardı. Filmin en sert sahnelerinden biri olan Solomon'un marangoz Tibeats ( Paul Dano) önderliğinde bir grup adamlar tarafından aşılma sahnesi. Adamlar kaçar ve Solomon rüyadan uyanıp gerçekle yüzleşir. Neredeyse orada, tüm gün asılı kalan Solomon, ayakucuna basarak, boğulmamaya çalışır. McQueen kullandığı uzun durağan çekim tekniğini -bu geniş açı çekimlerden biri sanki sonsuza kadar sürüyor gibi- Solomon'un çektiği felç eden acıyı izleyiciye iletmek için kullanıyor. “Kafamda, bunu nasıl çekeceğimi biliyordum” diyor McQueen. “Bu düşünceyi, bunun ilk kez olmadığını, kimsenin ona, orada neler olduğuna dönüp bakmayacak kadar kölelik döneminin günlük sıradan bir olayı olduğunu izleyiciye anlatmak istedim.”

Kurgucu Joe Walker, Steve McQueen ve Sean Bobbitt'in bu sahnedeki yaklaşımlarının yönetmenin daha önce çektiği bir filmi anımsattığını söylüyor. McQueen, Western Deep filminde, dünyanın en derin madeni olarak bilinen Güney Afrika madenini portreliyor. Bu maden, neredeyse ırkçılık dönemindeki koşullarda işletiliyor, siyahlar zorla çalıştırılıyordu. “Steve ve Sean kamerayla çekerken, kimse dönüp onlara bakmıyordu” diyor kurgucu Walker. “Oradaki işçiler, acılarını görmemezlikten gelmek zorundaydılar. Sanırım bu onları çok etkiledi. Buradaki bütün bu kalabalık, etrafa bakarak meydan okumamayı öğrenmişti.”

Ancak, bu yöntem, sanat departmanı için lojistikle ilgili zorluklara sebep olmuştu. “Solomon’un asıldığı o ağaç, bizi o ağaç ve o çiftlik evini birlikte çekme kararına sevk etti” diyor Stockhausen. “O ağacı bulmak için baştan aşağı Louisiana'yı arabayla geçtik ve gerçekten de, tam da o evin ve ağacın kombinasyonuydu. Sonra, Steve ve Sean'le birlikte, düşünmeye başladık: “Şimdi, bu ortamın gerisini nasıl yaratalım ki bu sahne işlesin ve sahnenin içerisindeki her şeyin bir anlamı olsun?”

İzleyicileri rahatsız eden bu çekimler oldukça kasıtlıydı. “Filmin deneme gösteriminden sonra, insanlar bize gelip, bu sahneler fazlasıyla uzun demişlerdi” diyor Bobbitt. “Steve'in saygısına ithafen, 'Hayır, sahneler tam da olması gereken gibi' demişti.” Steve’in sanat çalışmaları sayesinde öğrendiği birçok şeyin içinden bir tanesi de çekim uzunluğunu tutma gücüdür. İnsanlar kendilerini rahatsız hissetmeliler bu sahnelerde. Zamanın akışı öyle önemlidir ki… Solomon'un hayatı saatlerce bıçağın ucundayken. O yaşıyor olmamalıdır.

Bu rahatsızlığı yaratmak için diyerek ekliyor Walker “zamanlamayı çok doğru yapmak zorundaydık ve aynı zamanda ses kayıtlarıyla oynamak da gerekiyordu.”  Filmde sesin zaman zaman kayboluşuna işaret ederek, “müzik kesilir ve biz ağustos böceklerinin sesiyle baş başa kalırız” diyor Walker. Bu sahne, McQueen, Walker ve ses tasarımcısı Shatz'a sesi dışavurumcu bir tarzda kullanma imkanı verdi. Mesela, bir sahnede, Solomon arkasında oyun oyanayan çocukların sesini duyuyor. Shatz, bu sahne için, oynayan çocuk seslerini, biz onları daha görmeden, sahnenin öncesine koyma fikrini ortaya koydu. Shatz bu sahneyi şöyle açıklıyor: “İlk başta, neredeyse bir rüya gibi. Sonra merak etmeye başlıyorsun; 'Solomon kendi çocuklarını mı hayal ediyor? Sonra Solomon'un arkasında oynayan çocukları görüyoruz. İşte bu tam bir duygusal boşalım benim için” diyor Shatz.

McQueen'in uzun çekimlere olan zaafı yine filmin ilerleyen sahnelerde, tamamen zıt bağlamda, acımasız, psikozlu, köle sahibi Epps'in (Michael Fassbender) Solomon'u, Patsey'yi (Lupita Nyong'o)  kamçılaması için zorladığı kritik bir sahnede kendini gösteriyor. McQueen, Bobbitt'in haber kameramanı olarak, hareketli çekimlerde edindiği tecrübesine güveniyor. O sahnede Bobbitt, oyuncuları yani Epps, Solomon ve Patsey’yi bir ileri bir geri devamlı hareket ederek çekiyor. “Bu, bir çeşit omuz kamerası çekimi, benim hayatımın bir parçası” diyor Bobbitt. Tam otuz yıl omuzumda kamera ile çalıştım. Artık, çoğu çekimleri doğal bir şekilde, ezbere yapıyorum. Bu, ayrıca oyunculara da avantaj sağlıyor. Zira bu hareketli çekimlerde kamera onlara her an dönebilir, bu yüzden oyuncu, çekim esnasında, devamlı rolü oynamak zorunda kalır. Bu da teatral, dramatik bir duygu verir sahneye.

Ama tüm bunların içinde, en güçlü sahnelerden biri, ne gerçekçi bir dış çekim ortamı ne de mükemmel bir şekilde tasarlanmış dönemsel bir set gerektirmişti. Hatta bu sahne bir araba parkında çekildi. Prodüksiyon aşamasında endişe yaratan bir konu da zaman akışının hemen gösterilip gösterilmeyeceğiydi. Seyircinin kafasını zaman hesaplamasıyla uğraştırmamak için sahnelere '3. Yıl-4 Yıl' diyerek altyazı koymayı istemedik, diyor Walker. Bu yüzden, özgün bir sahne eklemeye karar veriyorlar: Chiwetel bir ağacın altında durup, sadece etrafına bakındığı, uzak ve tek sabit bir kamera çekimiydi bu. Bu sahne senaryoda yoktu. Film yapımcıları, yakın çekim, bir şekilde Solomon'un yüzüne yansıyan 12 yıllık yolculuğunu şiirsel bir şekilde resmedeceğini umuyorlardı. Ve bunun içindir ki çekimin sonrası tam tekmil toparlanan ekip McQueen, Walker, Bobbitt ve kamera asistanı montaj odasının dışarısındaki araba parkında Ejiofor'la buluştu. Tek ihtiyacımız bir ağaçtı diyor Walker ve ekliyor: “Bir cumartesi günüydü, kameraların geri verilmesi gereken günün bir gün öncesi. Teknik ekip yok, ses kaydı yok. Arabalarımızla geldiğimiz bir tatil günü. Tam araba parkının orada çektik sahneyi. Ve o anda hepimizin tüyleri diken diken oldu. Sonra arabalarımıza binip, hep beraber akşam yemeğine gittik.”

********************************************************************************

Bilge Ebiri:
Türk asıllı Amerikalı yönetmen, film eleştirmeni ve gazetecidir. 1973 yılında İngiltere'nin York kentinde dünyaya geldi. Amerika Birleşik Devletleri'nde Yale Üniversitesi'nde sinema alanında eğitim gördü. Nikita Mikhalkov’un Sibirya Berberi (1998) filminde yönetmen yardımcısı olarak çalıştı. 2003 yılında ilk uzun metrajlı filmi New Guy’ı çekti. Ebiri, New York Magazine ve Vulture’da film eleştirmenliğine devam ediyor.

» 12 Yıllık Esaret film sayfası

Ana Sayfa | Film Arşivi | Gelecek Program | Haberler | Gişe Raporu | Köşe Yazıları

Mesafeli Satış Sözleşmesi | Teslimat ve İade Şartları | Gizlilik Politikası

© Antrakt Sinema Gazetesi | Tüm Hakları Saklıdır