Bu sayfada yeralan verilerin tamamı özgün içeriktir. Antrakt Sinema’dan izin almadan tamamı ya da parçası kopyalanamaz, kullanılamaz.

 

Film festivali sarmış dört bir yanımı...

Oğuz Albayrak Yazıları

Sıcakların kendini sonbahar serinliğine bırakmasıyla oluşan ağır havanın sinema salonlarına yansıması da gözle görülür biçimde hissedilmeye başladı. Yaz ayları müzik etkinliklerine ayrılmıştır, her bahar ise ayrı bir film festivaline ev sahipliği yapar. İlkbaharın İstanbul Film Festivali var ise sonbaharın Filmekimi, Altın Portakal’ı var. Yüklü ve doyurucu programlarıyla kısa süre de olsa yapıldıkları yerde sinemaseverlere nefes aldıracak bu festivaller.
2005’te ulusallıktan çıkıp uluslararası formata kavuşturulan Altın Portakal her yıl konuk ettiği ünlü ve saygın jüri üyeleri ile Venedik, Cannes tadında olmasa bile etkili bir festivale adım adım dönüşüyor(du). Şimdi ise organize komitesinin eski günlere özleminin ne gibi bir sonuca sebep olacağını düşünür hale geldik. Olumlu yönde ilerleyen sadece festival değil bir film pazarı olma yoluna girmişti oysa Antalya. Kurumsal kimlik gibi düşünülecek olursa bu sene biraz daha ciddi bir çalışma ile gelecek yılın afişi önceden hazırlandı ve görücüye çıkartılacak. Bu yıl konsept çalışma yapıldı ve afişte denizkızı kompozisyonu ile yer alan festival yüzü Ebru Akel tören gecesi de afişteki kıyafetiyle sahnede olacak.
Festival programları ise yine dolu. Hem Altın Portakal hem de Filmekimi bu sene birkaç ortak film barındırıyor bünyelerinde. Abbas Kiarostami’nin Cannes festivalinde ilk gösterimi yapılan ve baş kadın oyuncusu Juliette Binoche’a ödül getiren filmi Aslı Gibidir, Bertrand Tavernier’in Montpensier Prensesi gibi.
Ayrı ayrı inceleyecek olursak Filmekimi’nin dikkat çeken yapımları ; Greg Araki’nin Gümmm, Hideo Nakata’nın korkuyu sanal ortama taşıyan filmi Chatroom, Paris, I Love You fikrinden yola çıkılıp zengin oyuncu kadrosuyla iştah kabartan New York, I Love You, Ben Affleck’in ilk filmi gibi yine olumlu eleştiriler alan ikinci filmi Hırsızlar Şehri ile Sofia Coppola’nın Marie Antoinette hezimetinden sonra merakla beklenen Başka Bir Yerde’si. Festival biletlerinin satışa çıktığı saatlerde İstiklal caddesinde satışın yapılacağı Atlas Sineması önünde uzunca bir kuyruk oluştu. Sinemaseverlerin bu ilgisi yukarıda bahsi geçen filmlerin bir kısmının da dahil olduğu bir grup filme ek seans açılmak zorunluluğu getirdi. Festivalden sonra ticari gösterime çıkıp çıkmama garantisinin olmaması bunun en büyük nedeni sanırım.
Antalya program sayfasını açabilmiş olsaydım festival komitesinin iddia ettiği gibi Abbas Kiarostami, Ken Loach ve Bertrand Tavernier filmlerinin ilk gösterimleri Antalya’da mı olacak yoksa Filmekimi’nde mi görecektik. Antalya’nın daha geniş bir yelpazede belgesel, ulusal ve uluslararası filmlerden oluşan zengin programıyla (içeriği göremesek bile stabil olacağından şüphemiz yok) bölge halkını 9-14 ekim tarihleri arasında sinema sanatının her türünden yapıtla yaşatacak.
Şahsen festival söz konusu olunca merak ettiğim konu ise bizim oyuncuların festival jürisine ve kararlarına saygı göstermeyi ne zaman öğreneceği. İsim yapmış olmak, iyi bir performans sergilemek ödül alacak olmanın ne zamandan beri garantisi oldu? Yakın tarihi bırakalım bir tarafa zamanında Nurgül Yeşilçay’ın (NY) yaptığı ayıbı yapan Kadir İnanır da Onur Ödülü’nü gecikmeli almıştı. Haklı sebepler varken tamam ama sırf kendisine ödül ulaştırılamadı diye koca bir organizasyona küsüp yıllarca uzak kalmak nedir? Bu organizasyonun da ötesinde festivale yıllardır sahip çıkan Antalya halkı başta olmak üzere hayran kitlesine yapılan saygısızlık değil midir? Ya NY’nin yaptığı “Yemişim Portakalı” gibi bir söylem örnek alınacak kişi, star personası denilen kavramla ne kadar örtüşüyor.
Sadece hayran veya halka yapılan saygısızlık mı? Ödül alan oyuncuya da yapılmıyor mu aynı saygısızlık? Çok uzağa gitmeyelim Marion Cotillard’ın En iyi kadın oyuncu OSCAR’ını aldığı ödül törenini bir daha izleyin. Önce beş kadın oyuncu adayını açıklıyor Forest Whitaker, sonra zarfı açıyor ve kazanan ismi zikrediyor. Biz bu esnada beş adayı bölünmüş ekranda görüyoruz ve ne tepki verdiklerini de. Elizabeth: The Golden Age ile aynı ödüle aday olan Cate Blanchett’i bir kez daha, dikkatlice izlemenizi tavsiye ederim. Ben o anı izlemeye bir türlü doyamıyorum. Kazanamadığı için üzülmemesini geçiyorum Marion Cotillard’ın kazandığını öğrendiği an ki mimik ve jestleri ne kadar iyi olursa olsun insanın o doğallıkla sergileyebileceği bir şey değil.
Aynı sektörde çalıştığı insanlara saygı duymayanların yaptıkları işi takdir edecek kitleye saygı duymasını bekler miyiz? O yıl alamadığı ödülü ertesi sene aynı filmde rol tokuşturdukları Tülin Özen’den çok daha kötü bir performans sergileyerek aldığında dedikleri aklına gelmiş miydi acaba? Festival ve yarışma bölümlerinin daha farklı ele alınması buna bir çözüm sağlayabilir mi? Bizdeki bu fesatlıkla bana biraz zor gibi geliyor. İşte burada ben yanlışa düşüyorum. Sorun bizdeki fesatlık değil sinema sanatının bir türlü güçlü bir sektör olamaması. Güçlü sektör olabilmiş olsaydı tıpkı OSCAR’larda olduğu gibi senaryo ödülleri, oyuncu ödülleri, yönetmen ödülleri bağlı bulundukları meslek gruplarının oylarıyla verilirdi ve kimse ödül alamadığı zaman ileri geri konuşamazdı.
Diyeceksiniz Cannes Film Festivali’nde de jüri karar veriyor ama ikinci önemli etken burada devreye giriyor sanırım, bulunduğu yere hazmederek, bileğinin hakkıyla, alın teriyle gelmek. Kaldı ki yurtdışındaki önemli festivallerde de benzeri şaşırtıcı olaylar yaşanmıyor değil. Dogville için Venedik’e teşrif eden Nicole Kidman için sarfedilen “sinema efsanesi” övgüsünün aynı film için orada olan gerçek sinema efsanesi Lauren Bacall’ı çileden çıkartması gibi. Bacall bununla ilgili şöyle bir argümanda bulunur, sinema efsanesi olabilmek için henüz çok genç. Bu olay üzerine birçok yerde sinema efsanesi nasıl olunur tartışması başladı ama iki aktris bu tartışmanın hiçbir yerinde yer almadığı gibi birbirleri hakkında da son derece iyi sözler sarfetti.
Gelin bunları boşverelim. Takvimlere, ajandalara bilet alınan günler ve seanslar işlendi, hadi başlasın artık eğlence! Herkese keyfini çıkartacağını inandığı filme bilet bulmada başarı dileklerimle.

Ana Sayfa | Film Arşivi | Gelecek Program | Haberler | Gişe Raporu | Köşe Yazıları

Mesafeli Satış Sözleşmesi | Teslimat ve İade Şartları | Gizlilik Politikası

© Antrakt Sinema Gazetesi | Tüm Hakları Saklıdır