Bu sayfada yeralan verilerin tamamı özgün içeriktir. Antrakt Sinema’dan izin almadan tamamı ya da parçası kopyalanamaz, kullanılamaz.

 

Lost Highway/ Kayıp Otoban

Başak Tuncel Yazıları

"Bilinçte yalnızca imgeler bulunur, bu imgeler nitelikseldir ve yer kaplamaz. Uzayda ise yalnızca hareketler bulunur, bunlar da nicelikseldir ve yer kaplar. Fakat bir düzenden diğerine geçmek nasıl mümkün olmaktadır." İşte bu soruya cevap veriyor film...

Kayıp Otoban; kayıp bir sinema algısını yüzümüze çarpıyor, sinemada zaman kavramı genellikle doğrusal olarak kullanılmıştır, zaman çizgiseldir ve ileriye gider , bu filmde sıçramalardan, döngüsel zamandan bahsetmek mümkün. "Dünya yapay bir kurgu ya da yaratıma değil, doğal alanın betimlenmesine dayalı bir gerçekliktir." İllüzyon burada başlar.

"Dick Laurent öldü."

Fred Madison çıldırmanın eşiklerinde gezinen bir müzisyendir, karısına tutkuyla aşıktır. Karısının onu aldattığından şüphe duymaya başlamasıyla gerçeklik algısını tamamen yitirecektir. Şüphe ve bilinç birbirini yok etmek için film boyunca savaşıyor sonunda kazanan düşsel bir gerçeklik yaratımı yani sinema oluyor. Slavoj Zizek; Gülünç Yücenin Sanatı'nda bunu, fantastik ve gerçeklik karşıtlığıyla kurmuş. Jung ise eşzamanlılık olarak açıklar bunu, olan biten her şey nedensellik ile değil anlamlı çapraz bağlantılarla ortaya çıkar, yani her şey aynı anda olabilir. Aynı anda her şey hem düş, hem de gerçek olabilir çünkü zaman çizgisel değil döngüseldir.

Fred kameralardan hoşlanmaz, gerçekliği olduğu gibi kaydeden kameralar... Sinema farklı bir şeydir, kamera kayıtlarının ötesinde sinema gerçekliği; insan aklının ulaşamayacağı bir imgeler evreni aracılığıyla yaratır, kameralarla ve çizgisel zamanla değil...

Fred Madison ne yapacağını bilemez halde evine gönderilen video kasetleri izler, şüphe tohumları körüklenir. Acı çektiğini görürüz. Şüphe mi acıdan kaynaklanır, yoksa acıyı şüphe mi doğurur? Film boyunca Fred'in gözlerinde bu soru işaretinin izlerine tanık oluruz. Bu felakete neden olan ise eşi Renee, aynı zamanda Alice olarak karşımıza çıkar. " Nesne kendi içinde varolur, diğer taraftan, nesne algıladığımız gibi kendi içinde resme aittir (pictoral). İmgedir; fakat kendi kendine varolan bir imgedir... Madde aynen algılandığı gibi varolur ve bir imge olarak algılandığı için, akıl ondan kendi içinde bir imge yapacaktır." Renee'den Alice'in varolması gibi...Karısını ve diğer bütün karakterleri Fred'in imge mahsülleri olarak izleriz. Karısını öldürmek suçuyla Fred hapse mahkum edilir fakat hapishane bile Fred'in zihninde bir resimden ibarettir, öyle ki hapisten kaçmaz sadece başkasına dönüşmüştür, dönüşüm sonucunda serbest bırakılır. Hapishane ortadan kalkar. Bu dönüşüm, ötekileşme olarak da adlandırılabilir. Kendi özünden uzaklaşma; yabancılaşma gibi bir kavramı da içinde barındırır. Çıldırmak, her şeye yabancılaşmanın ve ötekileşmenin en sert hali olarak Fred karakterinde hayat buluyor.

Aynı anda birden fazla yerde bulunan Mystery Man, Fred'in tinsel otomatlarından biridir. "Harekete dayalı imge ve zamana dayalı imge... İmgede hareketin otomasyonu, psikolojik otomasyonu üretir; imgenin kendini zamansallaştırması tinsel otomatlar meydana getirir." Öyle ki bu filmde yumuşaklığa, rüyaya yer verilmemiştir. Kahraman uyumaz. Görmek; sadece sert çizgilerde gerçeği görmek ve onu takip etmek gerekir. Eşler arasındaki sevgi kutsallaştırılmış, mesafe ise yıkıcı bir şey olarak gösterilmiş. Sevgi; gerçeğin parçalanmışlığını önler. Fred ile seviştikten sonra sırtını sıvazlayan Renee gücü elinde tutar. Zaten Fred'in felaketinin nedeni de Renee değil midir? Zayıflık, edilgenlik; eril bir ruhu ancak sevgisizliğin deliğinden girerek sokup, zehirleyebilir. Parçalanmışlık kısmı ise birden bire dünyayı kasıp kavurabilir.Dick Laurent, bu zehrin içinden doğar, Dick Laurent şüphenin kendisidir.

Çölde yanan kulübe imgesi başka bir filmi imliyor. Betty Blue filminde yanan kulübeye, bu kulübe oldukça benziyor. Ev, bilincin sığınağıdır. Korunak alanıdır. Yanan bir ev, artık varolmayan bir bilinç ve korunaksızlık, her şeyden yalıtılmışlık demek değil midir? Betty ile aynı hüzünlü sona ortak olan Fred...  Fred'in bilinci, korunaksız, sığınaksız, evsizdir artık. Otobanda arabasıyla kayan Fred'in kayboluşu: Dick Laurent'in arabasını sürerken aldığı anlamsız zevk gibidir artık ve dönüşüm burada noktalanır : "Yağın üzerinde yüzen bıçak gibi..."

Dick Laurent evet ölmüştür. Fred tıpkı Betty gibi çıldırmıştır. Film başladığı noktaya geri döner.

Her şey başladığı noktaya geri döner...

Kayıp otobanı aynı zamanda dünyayı kasıp kavuran bir kara film olarak da değerlendirmek mümkün. Kayıp bir kara film. Kayıplığı; belirsizliğiyle, salt gerçekliğe saldırıp, gerçekliği parçalayıp yeniden şekillendirmesinden ve yine kaybolmasından ileri geliyor. Yedinci sanat bu olmalı.

Ana Sayfa | Film Arşivi | Gelecek Program | Haberler | Gişe Raporu | Köşe Yazıları

Mesafeli Satış Sözleşmesi | Teslimat ve İade Şartları | Gizlilik Politikası

© Antrakt Sinema Gazetesi | Tüm Hakları Saklıdır