Bu sayfada yeralan verilerin tamamı özgün içeriktir. Antrakt Sinema’dan izin almadan tamamı ya da parçası kopyalanamaz, kullanılamaz.

 

Marnie Oradayken: Hayale sığınmak

Belirli bir tarz ve anlatı üslubuna sahip olan, yakın bir tarihte Isao Takahata’nın Prenses Kaguya Masalı’yla izlediğimiz animasyon sinemanın Japonya ayağındaki saygın kurumlarından Stüdyo Ghibli’nin son eseri Marnie Oradayken/Omoide no Mânî, 12 yaşındaki depresif kız çocuğu Anna’nın yüzleşme/büyüme öyküsünü anlatıyor. Fakat animasyon sinemaya Hayao Miyazaki ve Isao Takahata gibi efsane isimleri armağan eden Stüdyo Ghibli’den iyi haberler gelmiyor son zamanlarda. Miyazaki’nin Rüzgâr Yükseliyor’dan sonra artık film yapmayacağını ilan etmesinden sonra Stüdyo Ghibli de animasyon film yapılmayacağını sevenlerine duyurmuştu. Bu sebeple Ghibli asistanlarından Hiromasa Yonebayashi imzalı Marnie Oradayken, izlediğimiz son Ghibli hikâyesi olma özelliğini taşıyor tabi eğer yeni bir gelişme olmazsa. Yonebayashi, adı geçen ustalarla çalışma fırsatı bulmuş ve tecrübe kazanmış bir isim. Marnie Oradayken, onun 2010 tarihli Aşırıcılar’dan sonra çektiği ikinci anime filmi. Film, İngiliz çocuk kitabı yazarı Joan Gale Robinson’un aynı adlı romanından uyarlama.

Filmde hikâyesini izlediğimiz 12 yaşındaki Anna, şehirde yaşayan yalnız ve depresif bir karakter, öyle ki kendisini sevilmeye layık görmüyor ve hatta nefret ediyor. Çevresiyle iletişim kurmayı reddedip içe dönük bir hayat yaşıyor ancak bu, duyumsadığı huzursuzluğu azaltmıyor. Bir çember metaforuyla ikiye böldüğü hayatı kategorize ederken kendisini “çemberin dışında” addediyor. Böylece Anna için içselleştirilmiş bir tek başınalık söz konusu oluyor. Öte yandan astımla başı dertte olduğu için sıklaşan krizleri, doktorunun deyişiyle artan stresine bağlı. Hal böyle olunca Anna için bir yolculuk ufukta gözüküyor, onu seven ve büyüten üvey annesinin isteği doğrultusunda taşradaki akrabalarının yanına doğru bir yolculuğa çıkıyor. Yolculuk, anlaşılacağı üzere Anna için değişimin habercisi oluyor. Zira küçük taşra evreninde yaşayacağı yeni deneyimler, kişiliğini yeniden kurup kendisiyle ve geçmişiyle barışmasının aracısı olacak süreci başlatıyor.

Hikâyenin gelişme bölümünü oluşturan taşra evresinde hayatına giren yeni insanlar ve çevreyle birlikte iç huzura ulaşmak için keşfe çıkan Anna, bataklığın kıyısındaki eski konağa gitmesiyle macerasına başlıyor. Çevresiyle birlikte görkemli bir şekilde sunulan eski konak, gizemli hali ve yaşanmışlığı barındıran unsurlarıyla hikâyenin düğümünün kendisinde çözüleceğini alttan alta hissettiriyor. Zira Anna da bu durumu teyit edercesine konağın kendisine çok tanıdık geldiğini belirtiyor. Gündüz-gece arasında biçim değiştiren bu eski yapı, gün geceye döndüğünde gizemini Anna’ya açıyor ve ona bir hayal evreni sunuyor. Anna, kendisini içsel bunalımdan kurtaracak olan ışıltılı Marnie’yle tanışıyor ve normaldeki halinden farklı şekilde onunla kısa sürede arkadaş oluyor. Bu arkadaşlık, giderek derinleşen bir bağlılığa dönüşüyor ve Anna, ilk defa birine karşı derin bir sevgi besliyor. Lakin bir hayal evreninden gelen Marnie, her ne kadar Anna’nın eksik kalan diğer yarısını tamamlasa da bir uçuculuğa sahip ve vakti geldiğinde onun hayatından çıkması gerekiyor. Bu durumu başta kabullenemeyen ve yine terkedildiğini hisseden Anna, suçladığı Marnie’yle veda buluşmasında artık büyüdüğünü hissettiren bir tavırla olgunca ona veda ediyor.

Vedanın ardından final bölümüne geçen hikâye, Marnie’yle ilgili gizemi çözüyor ve onun ressam olan çocukluk arkadaşı aracılığıyla gerçeği aktarıyor. Böylece bir zamanlar o konakta yaşamış ve tıpkı Anna gibi yalnız kalmış gerçek bir karakter olduğu ortaya çıkıyor. Marnie’yle daha da özdeşleşen Anna, onunla kendisi arasında gerçekten var olan bağı da, üvey annesi Yoriko aracılığıyla öğreniyor. Bu noktada Marnie’yle olan bağın sadece hayalden ibaret olmadığını anlayan Anna, onunla bebekliğinden kalan anıları hafızasında canlandırıyor. Bu hatırlama, bütün parçanın zihninde anlaşılır kılınmasını sağlıyor. Artık kendisiyle ve geçmişiyle yüzleşen Anna için hikâye tamamlanıyor ve bu taşra yolculuğu, amacına ulaşarak onun kişiliğini yeniden kurmasını sağlıyor.

Yonebayashi, ikinci filmiyle ustaları Miyazaki ve Takahata’nın anlatım seviyelerine erişemese de belirli bir derinliği yakalıyor ve anlattığı olgunlaşma hikâyesi, izleyicisini etkilemeyi başarıyor. Özellikle Marnie ve Anna arasında başlayan arkadaşlık ilişkisi ve derinleşen bağ, taşra atmosferi ve konağın dramatik etkisiyle birleşerek hikâyeyi finale kadar taşıyor. Ancak finalin hızlı bir aktarımla aceleye getirilmesi, o ana kadar başarıyla taşınabilmiş duygusal etkiyi zayıflatıyor. Öte yandan finalde görülen melodram öğeler, hikâyenin bu son evresini iyiden iyiye zayıflatıyor. Bunlara rağmen Yonebayashi imzalı Marnie Oradayken, hatırı sayılır bir geleneği olan bir Stüdyo Ghibli repertuarında başarılı addedebileceğimiz bir son film.

» Marnie Oradayken film sayfası

Ana Sayfa | Film Arşivi | Gelecek Program | Haberler | Gişe Raporu | Köşe Yazıları

Mesafeli Satış Sözleşmesi | Teslimat ve İade Şartları | Gizlilik Politikası

© Antrakt Sinema Gazetesi | Tüm Hakları Saklıdır