Çevreye baktığınızda ne görüyorsunuz?
Çirkin moloz yığınlarından ne farkımız vardı insan olmaktan başka?
insanoğlu varoluşundan bu yana belki de bu yüzden güzeli ve güzelliği aramış bu, en büyük sorunsallarından biri olmuştur. Peki nedir güzellik? Sadece göze ve duyulara hitap eden mi, yoksa bunların da ötesinde estetik bir yanılsamadan mı ibarettir? Kim Ki-duk, Time ile belki de bu soruların arkasına geçiyor izleyiciyle yer değiştiriyor ve estetik algısına yeni bir boyut getiriyor. Se-hi ve Ji-vo'nun aşkına tanık oluyoruz. Bir yandan da erkek egemenliğinin ezici gücü karşısında algılarımızla oynuyor, ona yeni bir biçim veriyoruz, tıpkı bir heykel gibi ya da sevgilisinin artık ondan sıkıldığını düşünen ve sırf bu yüzden kendi yüzüne estetik ameliyat yaptıran Se-hi gibi.
Se-hi hastalıklı boyutlarda yoğun bir tutkuyla bağlı olduğu Ji-vo'nun, kendisinden sıkıldığını fark etmesiyle yüzünü değiştirir. Kadının yüz yıllardır imgesi ve imajı erkeğin gözünden kategorize edilmiş, neyin nasıl olması gerektiğine yön veren de bu olmuştur. Kadını geri planda tutan bu ezici anlayışın eşitlik anlayışıyla yumuşatılması bu dengeleri sarssa da kökten değiştirmemiştir.
Ji-vo'nun Se-hi'ye olan aşkı, kadının dış görüntüsüyle kurduğu acıklı diyalektikten ibaret değildir. Kadının içinde bulunduğu toplumsal durum ve teknolojik imkanlar her ne kadar estetiği kolaylaştırıp süslü bir paketle ona cazip bir halde sunsa da hiçbir şey bu estetikten sonra eskisi gibi ve göründüğü kadar kolay olmayacaktır.
Ji-vo'nun aşkı bir meczuplaşma değildir. O bütün gerçekliğiyle oradadır. Se-hi yeni, başka bir yüzle Ji-vo'nun karşısına çıkar. Buraya kadar her şey normal seyrinde ilerler ta ki Ji-vo işin aslını öğrenene kadar. Ji-vo durumu anladığında kendisine de aynı yöntemi uygulayacak, o da yüzünü değiştirecek ve Se-hi ile eşitlenmiş olacaktır.
Kadının suretlerde kaybettiği aşkı, erkek suretsizlikte bulacaktır, fakat bazen daha yüksek planların işlemesi için daha alt planlar işlemez olur. Ji-vo bir kaza sonucu hayatını kaybeder. Se-hi onun suretini bulamadan, Ji-vo ölür. Aklını yitiren Se-hi estetik ameliyatlara kaldığı yerden devam eder. Bu kez sevgilisinin kendisinden sıkıldığını düşündüğü için değil, tanınmamak için ameliyat olur. Film başladığı gibi biter.
Orlan'a değinmeden edemeyeceğim, kendisini bir heykel olarak görerek bedenini yontan, suretini kendi ameliyathanesinde yani heykel atolyesinde sürekli değiştiren Orlan, bu idealiyle kadın olmanın, erkek olmanın, varolmanın, yaratmanın ve yaratılmanın ötesine geçmiştir. Bütün imajların ve kavramların içinin boşaltıldığı bir yerde zamanı ve mekanı reddeder, kimliği ve etiketi reddeder, estetik pazara karşı ideolojik bir savaş verir. Kadın imajına, manipülasyon bombardımanı altında şuurunu yitirmenin eşiğine gelen kadının dünyasına bir başkaldırıdır. Bedenin araçsallaştırılmasıyla Orlan, kitlenin yüzey değişimini keskinleştirir. Sanatın algılanışına getirdiği bu yeni algı yaratımıyla çağdaşlarından ayrı bir yerde durur. Etrafı sınırlarla çevrili bir boşluk içinde suretsizlikte salınır.
|