Climax bir bilinç bozulması hali. Normal bilinçten sıyrılıp alt bilince geçtiğin anda bozulmayı görüyorsun. Bu şuna benziyor, Picasso kadın tasvirlerinde doksan altmış doksan kadın göremeyiz hepsi kübiktir. Görsellik biçim değiştirmiş ve bozulmuştur. Ya da postmodern edebiyatta yazılacak yeni bir şey kalmadığı için yazılmış olan en iyilere göndermeler üzerinden prim yapılır ki bu da bir çeşit bozulmadır. Bütün bu bozulmalar içindeki en kritik olan bana kalırsa ruh ve bilinç halindeki bozulma ve filmde dansçılar üzerinden veriliyor.
Dans ahenk ve uyumun temelidir ve tamamen beyin gücüyle kasların koordinasyonunu gerektirir ki hareketlerin estetiği buna bağlıdır. Peki bilinç bozulunca n’oluyor?
Bozulmuş bilinçle dans mümkün müdür?
Beden-zihin uyumunun yitirildiği noktada danstan bahsetmek mümkün müdür?
Bu sorular kimsenin aklına gelmedi mi?
Climax bir kültürün yeniden doğuşudur. Sanal kültürün, dijital devrimin; çünkü artık kavramlarla birlikte içerik değişiyor. Filmler de aynı şekilde. Film dünyasında çoğu işten tatmin olmuyoruz. Üç boyutlu gözlükleri takıp bir oyun evreninde Madonna olabilirsin çünkü. Çok farklı tatmin noktalarına ulaştık yani artık sinemaya gidip bir film izleyip tatmin olmak çok zor dolayısıyla sana öyle bir şey sunması lazım ki, sinemanın tiyatronun müziğin sanattaki bütün ifade biçimlerinin başka bir şeye dönüşmesi gerekiyor. İşte bu noktada Climax çok önemli bir film ve tamamen yeni kültürün kodlarını yazıyor.
Gaspar Noe, Space Odyssey'in tam tersi bir film yaptığını, insanların maymuna dönüştüğünü söylüyor bir röportajında... Huxley’den Kubrick’e maymun hep kullanıldı. İnsanın maymuna öykünmesinin içi de boşaltıldı; ancak şöyle de bir gerçek var bundan hiç sıkılmadık nedense. İnsanın kendi genetik kodlarını kendinden alt başka tür bir canlıda araması nasıl bir aşağılık kompleksi bilemiyorum. İlginç.
Ayrıca Climax bir çeşit Nirvana. O huşu dolu nirvana değil, bir şeyin iyi olabilmesi tam tersi istikamette kötü olabilmesiyle ilgilidir. Climax işte bu bilindik nirvananın tam tersi istikameti.
Kelime anlamı her ne kadar dramatik eğrideki yükseliş gibi bir açılıma sahip olsa da Climax aşağı doğru yükselen bir nirvana yani cehenneme uzanan bir köprü. Gaspar Noe ile tek ortak noktamız Suspiria’yı sevmemiz... “Birini sevmeyi bıraktığınızda içinizde ölmeye başlar” bir yerde okuyup çok etkilendim bu cümleden. İçinde çürümeye başlar, seninle birlikte senden bir parça koparıp yok olmaya başlar. Çürür çürür ve çürür...
Hiçbir zaman eskiden olduğu haline dönemez ve sende eski haline dönemezsin. Bu çürüme faslı bu bozulmalar silsilesi, sanattaki bozulma, gerçekliğin bozulması filmi eşsiz kılıyor.
Bir de şu var, anksiyete kendi düşüncelerine saplanıp kalma ve kendi düşüncelerine aşırı bağlılık gösterme durumundan kaynaklanıyormuş mesela Climax ya da Gaspar Noe filmleri insanlarda anksiyete krizi etkisi oluşturuyor. Neden?
İnsanlar genel olarak toplumsal normlara uygun yaşarlar ve toplumsal ahlaka bağlı düşüncelere sahipler, Gaspar Noe seni onlardan çekip alır kendi film evrenine ve onları ters çevirir, eğip büker, onlarla alay eder ve fırlatıp atar ve bu tabii ki anksiyete ile sonuçlanır. Hissedilen rahatsızlık dolayısıyla filmler saygı ve nefret uyandırır. Bu tamamen toplumu avcunun içine almış bir sanatçının yapabileceği bir şey. Yönetmenin zekası yanında author olmasıyla bağlantılı. Beğenirsin beğenmezsin o da tamamen izleyicinin donanımıyla ilgili.
Climax uzun süre benim listemde ilk sıralarda kalacak gibi duruyor.
Unutulmaz bir film pardon sanat deneyimi.
» Climax film sayfası |