Bu sayfada yeralan verilerin tamamı özgün içeriktir. Antrakt Sinema’dan izin almadan tamamı ya da parçası kopyalanamaz, kullanılamaz.

 

Kuzuların Çığlığı 'Kuzu - Lamb'

Başak Tuncel Yazıları

İzlanda kırsalında kışın Noel gecesi bir koyun can verirken “mutlu Noeller” dileyen radyonun sesini duyarız. Filmin daha ilk sahnesi “Agnus Dei” göndermesiyle başlar. Ertesi gün iki koyun doğum yapar. Çiftlikleri olan, ağılda koyun besleyen ailenin zaman yolculuğuyla ilgili konuşmalarından geçmişe özlem duyduklarını anlarız. Doğum yapan üçüncü koyundan çıkan canlı, yarı insan yarı kuzudur. Maria onu ağıldan alır eve getirir bir bebek gibi biberonla besler, beşikte yatırır, ona ninniler söyler. Ingvar bu durum karşısında traktörün içinde tek başına ağlar. Yavrusu alınan koyunsa tedirginleşir. Ağıldan kaçar eve getirilen yavrusunun yattığı odanın önünde dolanmaya başlar. Maria onu kovalar. Kuzuyu bebekleri gibi sahiplenirler, ona Ada ismini verirler.Ada: “Atağ” Orta Türkçe kesilmiş, ayrılmış yer anlamındadır. Bir gün eve geldiklerinde Ada gitmiştir. Maria ve Ingvar dağ tepe Ada’yı arar, sonunda annesi olan koyunun onu kaçırdığı yerden alır yine evlerine götürürler. Anne koyun peşlerini bırakmazgerilim başlar buna artık katlanamayan Maria insafsızca anne koyunu vurur.

“Kültür kelimesinin Latince kökü, tarımda gelişimden ikamet etmeye, tapmaktan korumaya kadar birçok anlama gelen colere’dir. Kültür ile aynı kökten gelen “coulter” saban demirinin ağzı demektir. Özgün anlamlarından biri çiftçilik ya da doğal gelişme eğilimidir. Kültürel hakikatler insanların ister yüksek deneyimleri ister gelenekleri olsun bazen kutsal hakikatlerdir; korunur ve saygı görürler. Öyleyse kültür dinsel otoritenin görkemli konumunu miras almıştır. Kültür, aktif doğal gelişme eğilimi anlamına geldiğine göre, yapay ve doğala dünyaya yaptıklarımız ve dünyanın bize yaptıkları arasındaki diyalektiğe işaret eder. Daha diyalektik bir bakış açısıyla söylersek, doğayı dönüştürmek için kullandığımız kültürel araçların aslında kendileri doğadan türetilmişlerdir. Doğa kültür üretir, kültür de doğayı değiştirir.” Terry Eagleton- Kültür Yorumları-

Çiftlikte koyun yetiştiren aile bir kültürü temsil ettiği gibi doğayı da temsil ediyor, doğa- kültür karşıtlığından çok burada bu karşıtlıkların birlikteliğinden doğan diyalektik söz konusu zaten filmin dikkat çekici yanı Hegelci duruşu.Alt metni dini göndermelerle süslü ve ucu mitolojik figürlere dokunuyor; mesela satirlerin tam tersi nitelikte kuzu çocuk. Satirlerin başı ve gövdesi insan, alt tarafı hayvanken Ada’nın da başı kuzu, alt tarafı insan gövdesidir. Koyun olan annesinden koparıldıktan sonra bir dönüşümle ikili yaşantısından sıyrılarak ağıldan eve transfer olur ve çocuk kıyafetleri giyer. Kahvaltı masasında oturur, çiçek toplar. Petur “o bir insan değil o bir hayvan” dese de Ingvar ve Maria tarafından dikkate alınmaz; çünkü neticede yavrudur ister koyun olsun ister çocuk. Onu ölen çocuklarının yerine koymuşlardır ve Ingvar’a göre bu canlı onların mutluluklarıdır. Puslu dağ manzaraları J. Vermeer renkleri eşliğinde Valdimar Johannsson bize pastoral açıdan izlemesi zevkli enteresan bir çekirdek aile yorumu sunuyor.Ingvar Ada’ya dağ ve ırmak tersinmesini anlatır tam da bu noktada Nehir tanrısı (Achelous) ve boynuzlarla ilişkisi daha derin resmedilebilirdi sanki.

Ada bahçeye çıktığı bir an yakın plan gözlerinde bence Pan’ın yansımasını görürüz. Ürker ve eve kaçıp sözde babasının yanına yatar,odadaki çoban ve sürü tablosu dikkat çeker. Pan, satirlerin, kır hayatının ve çobanların koruyucu tanrısı olarak filmin sonunda Ingvar’ı silahla vurarak öldürür, göze göz dişe diş ve böylece Maria’nın çaldığı kuzu ve kuzunun annesinin intikamı alınmış ya da doğal denge sağlanmış olur. Doğa- kültür ikilisi bir kadının acısında açılanıyor, yavrusu ölen bir kadının acısında. Ve açılandığı hibrit düzlemde şu soru akıllara gökten iner gibi düşüyor, eğer çocuğunuz kuzu olarak doğsaydı onu kurban eder miydiniz?

Burada ırmak uyur, kış örter
Uğultularını buz buz üstüne köprüler
Hantallaşmış hayalperestin adımları altında, akağaç
Kardinali düşler, kızıl kanatlar ve kırılgan
Kemirgenler, bir kâhin misali, ışık
Çatlatır kollarını, geri dön hey ırmak!
Prizmaların ışığında veya sarhoşluğunda yayıntıların
Tutkulu deniz seni bekler.

Tahar Bekri- “Sabırsız Düşler”

Ana Sayfa | Film Arşivi | Gelecek Program | Haberler | Gişe Raporu | Köşe Yazıları

Mesafeli Satış Sözleşmesi | Teslimat ve İade Şartları | Gizlilik Politikası

© Antrakt Sinema Gazetesi | Tüm Hakları Saklıdır