Bu sayfada yeralan verilerin tamamı özgün içeriktir. Antrakt Sinema’dan izin almadan tamamı ya da parçası kopyalanamaz, kullanılamaz.

 

Hep aynı!

Oğuz Albayrak Yazıları

Bazen farkında olmadığımız değerleri yeniden keşfeder veya elimizin altında duran bir çok şeyin kıymetini sonradan anlarız ya sinema bazen böyle süreçleri yaşıyor. Zuhal Olcay 1993 tarihli Oyuncu isimli albümünde “Hep Aynı” adlı bir şarkıya sesiyle hayat verdi. Kadın – Erkek ilişkileri temelli bu şarkının ana teması adından da anlaşılacağı gibi ilişki dinamiklerinin hep aynı olması. Hep aynılığın sinemadaki yansıması ise bir tür filminin bütçesinin çok üstünde gişe yapması…
Korsan film türü zamanında iyi örnekler çıkartmış olsa da Renny Harlin imzalı Cutthroat Island ile zirve yapıp dibe düştü. Cümle saçma geliyor ilk bakışta ama tek bir filmin koca bir türün hayatına nokta koymasını ifade edebilecek daha güçlü bir kelime grubu bence yok. Gündemdeyse korsan filmlerine iade-i itibara sebep olan Karayip Korsanları serisinin dördüncü filmi var.
Hemen her film türünün zirve yaptığı dönemler vardır. Zaten salonlarda gösterilen filmlerin türünden de bunu anlıyoruz. İtiraz edeniniz çıkacaktır illa lakin ben yılın tümünü o filmlerle geçiriyoruz demiyorum. Diğer türleri kefenin bir tarafına koyup basit bir oranlama ile bu sonuca rahatça ulaşabiliyoruz. Karayip Korsanları’ndan sonra hala korsan film türünde başka bir örneğin piyasaya çıkmaması ise şaşırtıcı.
Teen slasher filmlerini düşünün. 1996 tarihli Çığlık filmine kadar yapımcıların aklı neredeydi? Parlak bir fikirden yola çıkan senaryo, rüştünü ispatlamış bir yönetmen ve kimi tanınmış kimi adı sanı duyulmamış bir grup genç oyuncu… Bütçe deseniz dönem standartlarına göre düşük. Gelin görün ki yatırılan miktarı neredeyse sekiz misli ile geri döndüren bir yapım.
Çığlık cin fikirli yapımcıları harekete geçiren film oldu. Hemen peşine Ne Yaptığını Biliyorum, Gerçek Efsaneler, Fakülte ve adını burada sayamayacağımız kadar çok gençlerin katledildiği film gösterime çıktı. Filmlerin çeşitliliğine bir de devam filmlerini eklerseniz ilk başta demek istediğim noktaya geri dönüp ne kadar haklı olduğumu anlayacaksınız. Bir yıl içinde aynı film türünden ortalama altı adet izlemek normal bir durum değil (animasyonları bu argümanda konu dışında tutuyorum). Ortada aman aman bir farklılık yok. Olay örgüleri aynı… Değişenler; yönetmen, oyuncular, filmin geçtiği şehir ama değişmeyen tek şey cinselliklerini özgür yaşayan karakterlerin ibret-i alem öldürülen ilk karakterler olması. Sonra Hollywood Uzakdoğu’daki madeni keşfetti. Halka ile başlayan süreç yakın zamana kadar devam etti korku filmlerini mistik öğelerle süsleyen yapımlar karşımıza geldi. Ve biz epey bir süreyi sinemalarda gerilerek geçirdik.
48 Saat serisiyle başlayan zıt kutuplardaki ikili temelli aksiyon komediler Mel Gibson – Danny Glover ikilisinin sürüklediği Cehennem Silahı serisiyle iyice ivme kazandı. Tam etkisini kaybediyor, Cehennem Silahı 4 beklenen rakamlara ulaşamadı derken sahneye Jackie Chan çıktı. Sağolsun, türün yeniden hayat bulmasını sağladı doksanlı yılların sonlarına doğru. Rush Hour serisinin yanında bir de Shangai Noon ve Shangai Knigths ile beyazperdede izledik kendisini.
Çizgi roman uyarlamaları Hollywood gündeminde hep vardı. Son on yıl içerisinde uyarlamaya cesaret edilemeyen türlerini izler olduk. Serilerinin ciddi kazanç sağlaması Batman’de olduğu gibi gerektiğinde her şeyi sil baştan yapmaya kadar gitti. Batman bir istisna çünkü Universal Stüdyosu desteğiyle sinemaları iki kez, sadece beş yıl gibi kısa aralıkla ziyaret etmiş ve her ikisi de gişede başarısız olmuş iki adet Hulk uyarlaması mevcut. Ang Lee tarafından yönetilen ilk uyarlama benim şimdiye kadar izlediğim en keyifli çizgi roman uyarlamalarından biridir. Hulk gibi bir karakterin başrolde olduğu filmi Yunan tragedyası gibi seyirciye sunmak hem cesaret hem de maharet isteyen bir iş.
3 haziranda gösterime giren X Men: Birinci Sınıf ise üçleme X Men’den sonra serinin kaymağını yemeye niyetli Fox’un önümüze sunduğu son numarası. Bütçeler artsa bile gişe rakamlarında aynı artışın olmaması bu film ile beraber X Men serisine nokta konulacak düşüncesine gark ettiriyor. Yanlış anlama olmasın film zarar edeceğinden değil, sadece stüdyonun beklediği gişe rakamların elde edilememesinden ileri gelen bir durum. 
Sonuçta Hangover tarzı komedileri seviyorsanız yıl içerisinde türün tek örneği babında izleyeceğiniz Due Date veya animasyon seviyorsanız her ay gösterime çıkacak bir animasyon size fazla gelmez ama düşünün ki 3, 10, 17 ve 24 Haziran haftalarında sinemalara hep Due Date’ler veya Hangover’lar gelse… Allah kimseye çekebileceğinden fazla çile vermez denir, çilemizi “dünya güzelleri”nden, politik kişilerden, art niyetli iletişim kurma uzmanlarından çekebileceğimiz gibi bazen de tür filmlerinden çekeriz.
Yaz sezonu hareketlendi büyük bütçeli yapımlar birer birer gösterime çıkmaya başladı. Hatta aynı hafta içinde izlemek isteyeceğiniz üç farklı film gösterime çıkabiliyor. Bu bereketli dönemi yüzünüzde en fazla gülümsemeyle çıkacağınız filmlerden yana kullanmanız temennisiyle.

Ana Sayfa | Film Arşivi | Gelecek Program | Haberler | Gişe Raporu | Köşe Yazıları

Mesafeli Satış Sözleşmesi | Teslimat ve İade Şartları | Gizlilik Politikası

© Antrakt Sinema Gazetesi | Tüm Hakları Saklıdır