“Savaşın ve şiddetin estetize edilmesi yeni değil. Onun için müzeler silahlarla dolar taşar. Ancak sanatın yıkım ve şiddetle temsili değil de ontolojik bir ilişki kurması, romantik estetiğin oluşmasıyla eş zamanlıdır.” (Ali Artun)
“Bana mı öyle geliyor yoksa dünya daha çılgın bir hal mi alıyor”
Evet, çok tartışılan ve seyirci rekoruna imza atan Joker’in yukarıdaki sorusunun aslında bir kıyamet dramasının analizi olması sizce tesadüf mü? Bana göre oldukça romantik bir filmdi. Dünya çapındaki metropollerden birinde New York’tayız yani Gotham City’de. Gotham City takma adının Baltimore, Chicago ve özellikle New York gibi birçok büyük şehrin temel alınmasıyla kurulduğunu biliyoruz, dolayısıyla kurgusal bir şehir olsa da filmin yükseliş eğrisine New York’ta metroda üç gencin gerçekten öldürüldüğü haber yerleştirilmiş. Hatta Joker’i Joker yapan da metroda işlediği bu cinayet oluyor. Aslında değinmek istediğim çok dalgalandırıcı olan cinayet temasından ziyade Joker’in birini öldürme güdüsüyle geçirdiği dönüşüm ve Franz Kafka’nın Dönüşüm romanındaki ana karakter Gregor Samsa ile olan tuhaf benzerliği. Romanı okumayanlar için kısaca özetlemek gerekirse: “ Toplumun kalıplaşmış, işlevini çoktan yitirmiş akışına bilinç düzeyinde başkaldıran bireyin tragedyasını çarpıcı biçimde dile getirir. Gregor Samsa’nın başkalaşması, bir böceğe dönüşmesi, salt bir çarkın kaskatı dişlisi, eleştirmeyen ama yalnızca boyun eğen bir toplum teki olmaktan çıkma anlamı taşır. Böylece böcekleşen yazgısı elbet toplumca dışlanmaktır.” Joker’de Samsa ile aynı kaderi paylaşacak ve kendine dönüşürken ya da bir nevi böcekleşirken toplum tarafından dışlanacaktır ama bir farkla…
Tekerlere çomak sokan biri olana kadar aslında Arthur, kimse tarafından umursanmayan, herkes tarafından aşağılanan, hor görülen, eziyet edilen karakterdir. Tabelası çalınır, dövülür buna rağmen psikoloğuna “evet efendim” diyecek kadar saygılı, günlük tutacak kadar saftır; ancak en nihayetinde o bir palyaçodur. Ta ki işlediği cinayet ve geçirdiği dönüşüm sonrasında Joker olana ve kahramanlaşana kadar. Kahramanlaşması ve Joker adını alması da oldukça ince ayrıntılar içeriyor. Örneğin manevi babası olarak gördüğü komedyen Murray tarafından ona Joker adı takılıyor ekranlar önünde medya aracılığıyla kahramanlaşması günümüzde yine medyanın malum gücüne göndermeler içeriyor. Şovunun yani görselliğinin kaynağında Joker’in iktidar tutkusu ve egemenlik kurma gücü yatıyor. Özellikle yaşlı kadını dudağından öpme sahnesindeki gibi aşırılıklarında…
Murray’ın programında her ne kadar küfür etmek ve ırkçılık göndermeleri yasaksa da, toplum bunlarla kaynıyor. Stüdyonun dışındaki yaşamda… Ekranların sahte illüzyonlarındaysa herkes Murray’da dâhil körleşme yaşamış ve korkunçlaşarak bundan nasibini almışlar.
Başka güzel detaylardan biri Tv şovuna davet edilen Joker suratındaki boyanın protestolarla ilgisi olmadığını söyler ve ekler: “Ben hiçbir şeye inanmıyorum!” nasıl bir nihilizm ve anarşizm kokuyor.
Thomas Wayne’se metro cinayetiyle ilgili yöneltilen tanıkların şüphelinin bir palyaço maskesi takmasına ne diyorsunuz sorusuna ekranlar önünde şu cevabı verir:
“Nasıl bir korkak bunu soğukkanlılıkla yapabilir? Maskenin ardına saklanan biri! Kendilerinden daha şanslı olanları kıskananlar… Ya da yüzünü göstermekten korkanlar ve bu tip insanlar iyi yönde değişmezler. Hayatlarında bir şeyler yapabilmiş insanlar, yapamayanları her zaman palyaço olarak görecek” der.
Yani toplumun büyük çoğunluğu ona göre işe yaramaz bir palyaçodur. Oysa temel sorun Gotham City’deki yıkım, şiddet, dehşet, kıyamet ve işkencenin yasallaşması ve silahlı saldırıların meşrulaştırılmasıdır. Buna karşın kimin yaşamaya hakkı olup kimin olmadığına da karar verenler Thomas Wayne gibi politik liderlerdir. Joker tam da buna başkaldırır ve gerçek şov o zaman başlar. Tüm palyaçolar ayaklanır. Metroda üç genci öldürmek Joker’e göre komiktir çünkü komedi özneldir. Her şeyi bilen bu sistemde yanlışa ve doğruya siz karar veriyorsunuz der aynı şekilde neyin komik olup olmadığına da…
Burada Todd Phillips’in komediyi ele alış biçimine hayran kalmamak elde değil. Zaten filmografisindeki bütün filmleri komedi olduğundan mütevellit bu ilk dramasında da komediyi yüceltmekten geri durmamış. Hatta film evrenini komedi, gülmek ve komiklik kavramları üzerine kurmuş. Bu nedenle Joker sinirsel bir gülme hastalığına sahip. Bu gülme hastalığıyla verilen mesaj, gülmek hastalıksa ve insanların hiçbiri gülmüyorsa toplum sağlıklıdır ancak ya tam tersiyse?
Yani, gülmek hastalık değildir çünkü değil mi? Normal şartlarda bunu düşünmemiz gerekir. Ve dolayısıyla gülmek hastalık değilse ve insanlar gülmüyorsa sağlıksız olan, hastalıklı olan aslında toplumun kendisidir.
Nasıl bir ironiye sahip olduğunu zaten kartvizitindeki şu cümleler de açıklıyor:
“Gülüşümü affedin. Hislerimle alakası olmayan aniden gelen kontrolsüz gülme krizi. (Bu rahatsızlık travma geçirenlerde veya nörolojik hastalıkları olanlarda görülür.)
Asıl adı bilinmeyen DcComics evreni Joker’ine istinaden, onun adı Arthur Fleck olsa da annesi ona Happy takma adıyla seslenir çünkü annesine göre o, dünyaya mutluluk ve gülümseme getirmek için gelmiştir. Hatta tabelada yazan “gülmeyi unutma” yazısının üstünü çizip -gülme! Olarak bırakması da, gülme kavramıyla hastalıksız bir toplum olma arasındaki bağlantıya dikkat çekiyor. Otobüste, bir çocuğu yaptığı el-yüz hareketleriyle güldürmek isterken çocuğun annesi tarafından rahatsız edildiklerinin söylenmesiyle birlikte azarlanır; hâlbuki Joker çocuğu rahatsız etmiyordur, onu sadece güldürüyordur. Gülmek hastalıklı bir eylem değildir. (otobüs toplu taşıma aracı olarak toplumu simgeler)
Değinilmesi gereken bir diğer noktada Joker’in çalışırken palyaço adının Clownful olması. Buradan PennywiseClown karakterine bir gönderme seziliyor. Hatta annesinin adı da Penny olarak seçilmiş. Bilindiği gibi PennywiseClown , Stephan King’in 1986 yılında çıkan korku romanının baş karakteridir. Çocukları avlayan bir varlıktır. Buradan Joker’in, çocuk Bruce Wayne’in peşine düşeceğini anlayabiliriz.
Thomas Wayne, Penny’ye göre Arthur’un babasıdır ancak Penny’ye birtakım evrakları zorla imzalatarak onu akıl hastanesine göndermişlerdir. Bu durumda Joker ile Batman gerçekten kardeşler mi sorusu doğuyor. Bunu da çekilecek olan Batman filminden öğreneceğiniz sanırım çünkü bu filmde muallakta bırakılmış. Joker’in belki de Batman’e olan düşmanlığının nedenini annesini imzalamış olduğu evraklara inanarak öldürmesinde arayabiliriz.
Joker 1989 tarihinde Jack Nicholson, 2005’te HeathLedger , 2016’da JaredLeto, tarafından canlandırıldı ancak en unutulmazı sanırım 2019, Joaquin Phoenix olacak. Bunda bir süper anti-kahramandan ziyade gerçek bir öykü karakteri olmasının da payı olduğunu düşünüyorum. Gerçekten yaşayan bir adamın öyküsü. O tamamen Arthur Fleck’in öyküsü. Phoenix’inJoker’i oluştururken kurduğu beden dilinin Micheal Jackson’un beden diline oldukça benzediğini de söylemeden geçemeyeceğim. Son olarak postmodern bir yapıt olarak Todd Phillips’in Joker’i evet ona ilham veren filmleri de öne çıkarıyor tıpkı romanları olduğu gibi. Bunlar arasında King Of Comedy, Taxi Driver, V forVendetta sayılıyor. Romanlar arasında da -Dönüşüm ve O- sayılabilir. (Postmodern yapıtlarda gerçek yaşamda karşılaşılan kişilerle -Arthur Fleck-, hayal dünyası kişileri, masal ve çizgi karakterler (Joker) bir arada verilebilir. Bireyler açısından parçalanmışlık öne çıkar. Yönetmen kendi bireyselliğini egemen kılmaya yönelir. Gerçeklik unsurundan ziyade kurmacaya yönelmiştir. Çok yönlü ve çok kültürlüdür.)
Son olarak Arthur Fleck’in sahnede seyirci önünde ve aynada kendi kendine yapmış olduğu reveranslarına değinerek noktalıyorum. Her ne kadar reverans selam ya da teşekkür mahiyetinde eğilme diz kırma anlamına gelse de Joker’in kollarını iki yana açarak duruşu, Dünyanın yedi harikasından birisi olan, Brezilya’daki Kurtarıcı Hz. İsa Heykeli’nin duruşuyla aynı. Yönetmenin Joker’inasıl bir arketipten sıyırıp dönüştürdüğünü buradan da anlayabiliriz. Soytarı arketipinde açık mizah yeteneği vardır ama Arthur’da yoktur. Soytarının zalimce alay etme en büyük eğlencesidir ancak Arthur alaydan da hiç hoşlanmaz hatta Murray’i kendisiyle alay ettiği için öldürür. Yine Joker karakterini besleyen düzenbaz arketipi hilebazdır başkalarını kandırmaktan zevk alır ancak Arthur yedi tane farklı ilaç kullandığını açıklayacak kadar dürüsttür ve kendisini yıllarca kandıran annesini öldürür. Düzenbaz ve soytarı arketiplerinin karışımıyla yazılan DcComics Joker’ine çok farklı bir boyut hatta estetik algısı getiren Phillips’in Joker’i dokusuyla tadıyla kısaca ölmeden önce izlenmesi gereken filmlerden biri, hatta şimdiden bir klasik.
» Joker film sayfası |